oj52. Zekat ile ilgili hadisler nelerdir? Peygamberimizin zekat konusu hakkındaki bazı hadisleri...Peygamber Efendimizin zekat ile ilgili hadis-i şerifleri... ZEKAT HAKKINDA HADİSLER Abdullah b. Ömer tarafından nakledildiğine göre, Resûlullah şöyle buyurmuştur “İslâm beş esas üzerine kurulmuştur Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Resûlü olduğuna şahitlik etmek, namazı dosdoğru kılmak, zekât vermek, Kâbe’yi haccetmek ve Ramazan orucunu tutmak.” Müslim, Îmân, 21 *** İbn Abbâs’tan nakledildiğine göre Allah Resûlü şöyle buyurmuştur “Allah, zekâtı ancak mallarınızın kalan kısmını temizlemek için farz kıldı...” Ebû Dâvûd, Zekât, 32 *** Ebû Hüreyre’den nakledildiğine göre, Allah Resûlü şöyle buyurmuştur “Sadaka/zekât vermek, maldan hiçbir şey eksiltmez...” Müslim, Birr, 69 *** Ebû Mâlik el-Eş’arî’den nakledildiğine göre, Allah Resûlü şöyle buyurmuştur “Zekât, kişinin Müslümanlığının bir delilidir...” İbn Mâce, Tahâret, 5 *** Kâ’b b. Ucre diyor ki “Allah Resûlü bana şöyle buyurdu Sadaka/zekât vermek, suyun ateşi söndürdüğü gibi hataları yok eder...’” Tirmizî, Cum’a, 79; İbn Mâce, Zühd, 22 *** Câbir b. Abdullah el-Ensârî’den nakledildiğine göre Resûlullah şöyle buyurmuştur “Sadakanın en hayırlısı, ihtiyaç fazlası maldan verilendir.” Ebû Dâvûd, Zekât, 39 *** Sâlim b. Abdullah’ın babasından Abdullah b. Ömer’den naklettiğine göre, Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur “Yağmur ve nehir sularıyla sulanan veya kendiliğinden sulanan mahsullerde zekât miktarı onda bir; hayvanlarla veya kovalarla sulanan mahsullerde ise, yirmide bir oranındadır.” Buhârî, Zekât, 55 *** Hz. Âişe diyor ki “Allah Resûlü’nü şöyle derken işittim Üzerinden bir yıl geçmeyen mal zekâta tâbi değildir.” İbn Mâce, Zekât, 5 *** Abdullah b. Muâviye el-Ğâdırî’nin naklettiğine göre, Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur “Üç şey vardır ki onları yapan kimse imanın tadını almış olur Allah’tan başka ilâh olmadığına inanarak, bir olan Allah’a kulluk etmek; malının zekâtını gönül rızasıyla, içine sinerek ve her sene düzenli olarak vermek; zekât olarak yaşlı, uyuz, hasta, çelimsiz ve sütü az olan hayvanı vermeyip, mallarınızın orta hallisinden vermek. Çünkü Allah, sizden malınızın en iyisini istemedi; fakat en kötüsünü verin diye de emretmedi.” Ebû Dâvûd, Zekât, 5 *** Muâz b. Cebel anlatıyor “Allah Resûlü beni Yemen’e vali olarak gönderirken şöyle buyurdu ...Zenginlerin mallarının en iyisini zekât olarak almaktan kaçın. Mazlumun bedduasından da sakın. Çünkü mazlumun duasıyla Allah arasında perde yoktur.’” Müslim, Îmân, 29 *** Ebû Hüreyre’den nakledildiğine göre, Allah Resûlü şöyle buyurmuştur “Kendisine zekât verilecek olan miskin, ihtiyacını bir iki hurma veya bir iki lokmanın giderebileceği kişi değildir. Asıl miskin, maddî imkânı olmadığı hâlde onurundan dolayı istemekten kaçınan kişidir. Dilerseniz bu konuda ...İnsanlardan arsızca bir şey istemezler...’ âyetini Bakara, 2/273 okuyun!” Müslim, Zekât, 102; Buhârî, Zekât, 53 *** Abdullah b. Amr’dan rivayet edildiğine göre, Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur “Zengin ve gücü kuvveti yerinde sağlıklı kimselerin zekât almaları helâl değildir.” Ebû Dâvûd, Zekât, 24; Tirmizî, Zekât, 23 *** İbn Abbâs’tan nakledildiğine göre, Hz. Peygamber Muâz’ı Yemen’e gönderirken şöyle buyurmuştur “Allah’ın, zenginlerinden alınıp fakirlerine verilmek üzere mallarına zekâtı farz kıldığını onlara bildir.” Buhârî, Zekât, 1 *** Selmân b. Âmir’den nakledildiğine göre, Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur “Yoksula verilen sadaka bir, akrabaya verilen ise hem sadaka hem de sıla-i rahim olmak üzere iki sadaka sayılır.” Nesâî, Zekât, 82; Tirmizî, Zekât, 26 İslam ve İhsan Miraç nedir, Miraç hadisesi nasıl meydana gelmiştir? Peygamber Efendimiz miraçta neler yaşamıştır? Miraç ile ilgili ayet ve hadisler nelerdir? Kısaca Miraç hadisesi ile ilgili bilinmesi gerekenler...Miraç, Peygamber Efendimizin Mescid-i Harâm’dan Mescid-i Aksâ’ya oradan da Allah’ın huzuruna yükseldiği hadiseye denir. Recep ayının 27. gecesine Miraç gecesidir. Miraç kelime anlamı itibariyle göğe çıkma, yükselme anlamlarına gelir. İsra ve Miraç hâdisesi, Peygamber Efendimizin hicretinden 18 ay evvel vukû bulmuştur. İsrâ Sûresi 1. Ayet Hak Teâlâ buyurur “Kulunu Muhammed -aleyhissalâtü vesselâm-’ı bir gece, Mescid-i Harâm’dan kendisine bâzı âyetlerimizi göstermek için, etrâfını mübârek kıldığımız Mescid-i Aksâ’ya götüren Allâh, her türlü noksan sıfatlardan münezzehtir. Şüphesiz O, her şeyi hakkıyla bilen, hakkıyla görendir.” el-İsrâ, 1 Necm Sûresi 1. Ayet “İnmekte olan yıldıza[1] and olsun.” en-Necm, 1 Necm Sûresi 2 - 7. Ayetler “Sâhibiniz Muhammed Mustafâ sapmadı ve bâtıla inanmadı. O, arzûsuna göre de konuşmamaktadır. O’nun konuşması vahiyden başka bir şey değildir. Çünkü bildirdiklerini O’na güçlü, kuvvetli ve üstün yaratılışlı biri olan Cebrâîl, Rabbinin emri üzere öğretti. Sonra en yüksek ufukta Sidretü’l-Müntehâ’da iken asıl şekliyle istivâ etti doğruldu.” en-Necm, 2-7 Necm Sûresi 8. Ayet “Sonra yaklaştı ve tedellî etti.” en-Necm, 8 Necm Sûresi 9. Ayet “Muhammed Mustafâ ile Rabbinin araları, iki yay arası kadar, ya da daha yakın oldu.” en-Necm, 9 Necm Sûresi 10. Ayet “Allâh o anda kuluna vahyini bildirdi.” en-Necm, 10 Necm Sûresi 11- 12. Ayetler “Muhammed Mustafâ’nın gözleriyle gördüğünü kalbi yalanlamadı. Ey inkârcılar! O’nun gördükleri hakkında şimdi kendisiyle tartışacak mısınız?” en-Necm, 11-12 Necm Sûresi 13 - 14. Ayetler “And olsun ki Muhammed Mustafâ, onu Cebrâîl’i Sidretü’l-Müntehâ’da bir defâ daha gördü.” en-Necm, 13-14 Necm Sûresi 15 - 16. Ayetler “Orada Me’vâ cenneti vardır. O Sidre’yi kaplayan kaplamıştı.” en-Necm, 15-16 Necm Sûresi 17 - 18. Ayetler “Muhammed Mustafâ’nın gözü, oradan ne kaydı, ne de sınırı aştı. And olsun O, Rabbinin en büyük âyetlerinden bir kısmını da gördü.” en-Necm, 17-18 MİRAÇ İLE İLGİLİ HADİSLER Şerh-i Sadr Kalbinin Temizlenmesi Resûlullâh miraça çıkmadan sadrının temizlenmesini şöyle anlatır “Ben Kâbe’nin Hatîm kısmında yatıyordum. Uyku ile uyanıklık arasında bana biri geldi, şuradan şuraya kadar göğsümü yardı. Bu sözünü söylerken boğaz çukurundan kıl biten yere kadar olan kısmı gösteriyordu. Kalbimi çıkardı. Sonra bana, içerisi îman ve hikmetle dolu, altından bir kab getirildi. Kalbim çıkarılıp su ve Zemzem ile yıkandı. Sonra içerisi îman ve hikmetle doldurulup tekrar yerine kondu…” Buhârî, Bed’ü’l-Halk 6, Enbiyâ 22, 43; Müslim, Îman 264 Efendimizin Sütü Tercihi Ebû Hüreyre’den rivâyet edildiğine göre, İsrâ gecesi Resûl-i Ekrem’a, birinde şarap diğerinde süt bulunan iki kâse getirildi. Hz. Peygamber şöyle bir baktıktan sonra süt kâsesini tercîh etti. Bunun üzerine Cebrâîl “−Seni, insanın yaratılış gâyesine uygun olana yönlendiren Allâh’a hamd olsun. Şâyet içki dolu bardağı alsaydın, ümmetin sapıklığa düşerdi.” dedi. Müslim, Îman, 272; Eşribe, 92[2] Miraç’a Çıkış Hâdisesi “−Ben Kâbe’nin Hatîm kısmında uyku ile uyanıklık arasında idim… Yanıma merkepten büyük, katırdan küçük beyaz bir hayvan getirildi. Bu Burak’tı. Ön ayağını gözünün gördüğü en son noktaya koyarak yol alıyordu. Ben onun üzerine bindirilmiştim. Böylece Cibrîl -aleyhisselâm- beni götürdü. Dünyâ semâsına kadar geldik. Kapının açılmasını istedi. −Gelen kim?» denildi. −Cibrîl!» dedi. −Berâberindeki kim?» denildi. −Muhammed -aleyhissalâtü vesselâm-» dedi. −Ona Mîrâc dâveti gönderildi mi?» denildi. −Evet!» dedi. −Hoş gelmişler! Bu geliş ne iyi geliştir!» denildi ve kapı açıldı. Kapıdan geçince, orada Hazret-i Âdem -aleyhisselâm-’ı gördüm. −Bu babanız Âdem’dir! O’na selâm ver!» denildi. Ben de selâm verdim. Selâmıma mukâbele etti. Sonra bana −Sâlih evlât hoş geldin, sâlih peygamber hoş geldin!” dedi. Sonra Hazret-i Cebrâîl beni yükseltti ve ikinci semâya geldik. Burada Hazret-i Yahyâ ve Hazret-i Îsâ -aleyhimesselâm- ile karşılaştım. Onlar teyzeoğullarıydı. Sonra Cebrâîl beni üçüncü semâya çıkardı ve orada Hazret-i Yûsuf -aleyhisselâm- ile karşılaştık. Dördüncü kat semâda Hazret-i İdrîs -aleyhisselâm- ile, beşinci kat semâda Hârûn -aleyhisselâm- ile, altıncı kat semâda ise Hazret-i Mûsâ -aleyhisselâm- ile karşılaştık. −Sâlih kardeş hoş geldin, sâlih peygamber hoş geldin!» dedi. Ben onu geçince, ağladı. O’na –Niye ağlıyorsun?» denildi. −Çünkü, benden sonra bir delikanlı peygamber oldu, O’nun ümmetinden Cennete girecek olanlar, benim ümmetimden Cennete girecek olanlardan daha çok!» dedi.[3] Sonra Cebrâîl beni yedinci semâya çıkardı ve İbrâhîm -aleyhisselâm- ile karşılaştık. Cebrâîl -aleyhisselâm- −Bu, baban İbrâhîm’dir; ona selâm ver!» dedi. Ben selâm verdim; O da selâmıma mukâbele etti. Sonra −Sâlih oğlum hoş geldin, sâlih peygamber hoş geldin!» dedi. Daha sonra bana −Yâ Muhammed! Ümmetine benden selâm söyle ve onlara Cennetin toprağının çok güzel, suyunun çok tatlı, arâzisinin son derece geniş ve dümdüz olduğunu bildir. Söyle de Cennete çok ağaç diksinler. Cennetin ağaçları “Sübhânallâhi ve’l-hamdü lillâhi ve lâ ilâhe illâllâhu vallâhu ekber!” demekten ibârettir.» dedi. Sonra Sidretü’l-Müntehâ’ya çıkarıldım. Bunun meyveleri Yemen’in Hecer testileri gibi iri idi, yaprakları da fil kulakları gibiydi. Cebrâîl -aleyhisselâm- bana −İşte bu, Sidretü’l-Müntehâ’dır!» dedi.” Burada dört nehir vardı İkisi bâtınî nehir, ikisi zâhirî nehir. –Bunlar nedir, ey Cibrîl?» diye sordum. Cebrâîl -aleyhisselâm- –Şu iki bâtınî nehir, Cennetin iki nehridir. Zâhirî olanların biri Nil, diğeri de Fırat’tır!»[4] dedi…” Buhârî, Bed’ü’l-Halk, 6; Enbiyâ, 22, 43; Menâkıbu’l-Ensâr, 42; Müslim, Îman, 264; Tirmizî, Tefsîr 94, Deavât 58; Nesâî, Salât, 1; Ahmed, V, 418 Sidretü’l-Müntehâ’da Cebrâîl -aleyhisselâm- “–Ey Allâh’ın Resûlü! Buradan öteye yalnız gideceksin!” dedi. Resûlullâh “–Niçin ey Cibrîl?” diye sordu. O da cevâben “–Cenâb-ı Hak bana buraya kadar çıkma izni vermiştir. Eğer buradan ileriye bir adım atarsam, yanar kül olurum!..” dedi. Râzî, XXVIII, 251 Sidre-i Müntehâ Efendimiz’e soruldu “–Yâ Resûlallâh! Sidre’yi kaplayan ne gördün?” Buyurdular ki “–Altundan pervânelerin onu bürüdüğünü ve her yaprağında bir meleğin oturup Allâh’ı tesbîh ettiğini gördüm.” Taberî, XXVII, 75; Müslim, Îman, 279 Peygamberimizin Allah Teâla’yı görmesi İbn-i Abbâs -radıyallâhu anh-’tan gelen rivâyete göre Resûl-i Ekrem “Ben, yüce Rabbimi gördüm!” buyurmuştur. Ahmed, I, 285; Heysemî, I, 78 Bir başka rivâyette Peygamber Efendimiz “Rabbini gördün mü?” sorusuna cevâben “Bir nûr gördüm!” buyurmuşlardır. Müslim, Îman, 292 Yetim Malı Yiyenler Allâh Resûlü, Miraç’ta bir topluluğa uğradılar ve gör­düler ki, onların dudakları deve dudağı gibidir. Birtakım vazîfeli memurlar da onların du­daklarını kesip ağızlarına taş koyuyor. “–Ey Cibrîl! Bunlar kimlerdir?” diye sordu. Cebrâîl -aleyhisselâm- “–Bunlar, yetimlerin mallarını haksızlıkla yiyenlerdir!” dedi. Taberî, XV, 18-19 Gıybet Edenler Resûlullâh, başka bir topluluğa rastladı. Onlar da bakırdan tırnaklarla yüzlerini ve göğüslerini tırmalıyorlardı “–Ey Cebrâîl! Bunlar kimlerdir?” diye sordu. Cebrâîl -aleyhisselâm- “–Bunlar, gıybet etmek sûretiyle insanların etlerini yiyenler ve onların şeref ve nâmuslarıyla oynayanlardır.” cevâbını verdi. Ebû Dâvûd, Edeb, 35/4878 Zinâ Edenler Peygamber Efendimiz orada; zinâ­kârları, leş yiyen bedbahtlar olarak; fâiz yiyenleri, karınları iyice şişmiş ve şeytan çarpmış rezil bir vaziyette; zinâ edip çocuklarını öldüren kadınları da, bir kısmını göğüslerinden, bir kısmını baş aşağı asılı hüsrâna dûçâr olmuş bir hâlde gördü. Bkz. Taberî, XV, 18-19 Borç Sadakadan Üstündür Resûlullâh yine Miraç’ta yaşadığı müşâhedelerle alâkalı bir hadîs-i şerîflerinde de şöyle buyurmuşlardır “Miraç gecesinde Cennetin kapısı üzerinde şu ibârenin yazılı olduğunu gördüm Sadaka on misliyle, borç vermek ise on sekiz misliyle mükâfâtlandırılacaktır.» Ben −Ey Cibrîl! Borç verilen şey niçin sadakadan daha üstün oluyor?» diye sordum. −Çünkü, sâil çoğu kere yanında para olduğu hâlde sadaka ister. Borç isteyen ise, ihtiyâcı sebebiyle talepte bulunur.» cevâbını verdi.” İbn-i Mâce, Sadakât, 19 Cennete Girenlerin Ekserîsi Peygamberimiz diğer bir hadîs-i şerîflerinde de şöyle buyurmuşlardır “Mîrâc esnâsında Cennetin kapısında durup içeri baktım. Oraya girenler ekseriyâ fakirler idi. Zenginler de hesap vermek için mahpus idiler. Bunlardan cehennemlik olanların ise ateşe atılmaları emredilmişti. Cehennemin kapısında da durdum. Oraya girenlerin ekserisi kadınlardı.” Buhârî, Rikâk, 51; Müslim, Zühd, 93 Abdurrahmân bin Avf’ın Cennetle Müjdelenmesi Hadîs-i şerîfte buyrulur “O gece Mîrâc Gecesi’nde Abdurrahmân bin Avf’ı gördüm. Cennete, oturduğu yerde emekleyerek giriyordu. Ona dedim ki –Niçin bu kadar ağır geliyorsun?» Dedi ki –Yâ Resûlallâh! Malımın hesâbı dolayısıyla, çocukları bile ihtiyarlatacak kadar ağır sı­kıntılar geçirdim. Öyle ki, bir daha sizi göremeyeceğimi zannettim…»” Muhammed Pârsâ, Faslu’l-Hıtâb, s. 403 Kaderi Yazan Kalem Hadîs-i şerîflerinde buyurur “O gece göğe yükseltildim. Öyle bir makâma çıktım ki, orada kalemlerin gıcırtıla­rını duyuyordum.” Buhârî, Salât, 1 Hz. Ebu Bekir Efendimiz’in Tasdîki Varlık Nûru, Kâinâtın Sürûru Efendimiz, İsrâ ve Mîrâc hâdisesini Kureyş müşriklerine haber vereceği zaman “–Ey Cebrâîl, kavmim beni tasdîk etmez!” dedi. Cebrâîl -aleyhisselâm- “–Ebûbekir Sen’i tasdîk eder. O sıddîktır.” dedi. İbn-i Sa’d, I, 215 Dipnotlar [1] Cenâb-ı Hakk’ın kasem ettiği yıldız kelimesi ile alâkalı olarak müfessirler birtakım îzahlarda bulunmuşlardır. Bunların en mühimi olarak da “yıldız”ın Hazret-i Peygamber, ya da Kur’ân-ı Kerîm’den kısım kısım inen âyetler olduğunu zikretmişlerdir. Bu durumda yıldıza kasemin mânâsı şöyle ifâde edilmiştir 1- Mîrâc’a çıkmış ve inmiş olan Muhammed Mustafâ üzerine yemin olsun! 2- Kur’ân’ın nüzûlü esnâsında her gelen vahyin inzâl zamânına yemin olsun! [2] Ayrıca bkz. Buhârî, Tefsîr 17/3, Eşribe 1, 12; Nesâî, Eşribe 41. İsrâ ve Mîrâc hâdisesi ile, İslâm’ın bir fıtrat dîni olduğu te’kîd edilmiş; içi bozuk ve kalbi hasta kimselere semâvât kapılarının açılmayacağı beyân olunmuştur. [3] Hazret-i Mûsâ -aleyhisselâm-’ın ağlaması hasetten kaynaklanan bir durum değildir. Elde edemediği bir kemâl hâline hüzünlenmesi sebebiyledir. [4] Bir görüşe göre Nil ve Fırat nehirlerinin Resûlullâh tarafından Cennette müşâhede edilmesinin mânâsı şudur İslâm’ın nûru yeryüzüne yayılacak; İslâm, Nil ve Fırat havzasındaki bereketli topraklara hâkim olacak, o bölgeler İranlıların ateşperestliğinden ve Bizans’ın teslis inancından kurtulacaktır. Bu vâdinin ahâlîsi nesiller boyu tevhîdin sancaktarlığını yaparak İslâm’a hizmet edecektir. MİRAÇ KANDİLİ İLE İLGİLİ YAZILAR AYET VE HADİSLERLE MİRAÇ GECESİ YAŞANANLAR İSRA VE MİRAÇ OLAYI EFENDİMİZ MİRACA NASIL ÇIKTI? MİRAÇ GECESİNDE NELER YAŞANDI? MİRAÇTA PEYGAMBERİMİZE VERİLEN 3 HEDİYE MİRAÇ HADİSESİNDEN NÜKTELER MİRAÇ GECESİ VAHYEDİLENLER MİRAÇ’TA PEYGAMBERİMİZİN HZ. MÛSÂ İLE KONUŞMASI MİRAÇ’TAN SONRA NELER YAŞANDI ? ÜÇ AYLAR’DA YAPILACAK GENEL İBADETLER ÜÇ AYLAR’DA OKUNACAK DUALAR VE TESBİHLER SEHER VAKTİ YAPILACAK DUÂ VE İBADETLER GECE YAPILACAK İBADETLER İslam ve İhsan Meal Fihrist A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z Güzel Kurani kerimimizde geçen sadaka ile ilgili ayetler. Kuranda geçen sadaka ile ilgili ayetler tarafmizca seçilip otomatik listelenmekte. Kuranda sadaka ile alakali tahmini 23 ayet geçiyor 2196 - Hac ve umreyi de Allah için tamam yapın. Eğer bunlardan alıkonursanız, o zaman kolayınıza gelen bir kurban gönderin. Bununla beraber bu kurban, kesileceği yere varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. İçinizden hasta olana veya başından bir rahatsızlığı bulunana tıraş için oruç veya sadaka yahut da kurbandan ibaret bir fidye gerekir. Engellemeden kurtulduğunuz zaman da her kim hacca kadar umre ile sevab kazanmak isterse, ona da kolayına gelen bir kurban gerekir. Bunu bulamayana ise üç gün hacda, yedi de döndüğünüzde ki tam on gün oruç tutması lazım gelir. Bu hüküm, ailesi Mescid-i Haram civarında oturmayanlar içindir. Allah'tan korkun ve bilin ki Allah'ın azabı gerçekten çok şiddetlidir. 2263 - Bir tatlı dil ve kusurları bağışlamak, arkasından eza ve gönül bulantısı gelecek bir sadakadan daha hayırlıdır. Allah, hiçbir şeye muhtaç değildir, halimdir, yumuşak davranır. 2264 - Ey iman edenler! Sadakalarınızı, başa kakmak, gönül kırmakla boşa gidermeyin. O adam gibi ki, insanlara gösteriş için malını dağıtır da ne Allah'a inanır, ne ahiret gününe. Artık onun hâli, bir kayanın hâline benzer ki, üzerinde biraz toprak varmış, derken şiddetli bir sağnak inmiş de onu yalçın bir kaya halinde bırakıvermiş. Öyle kimseler, kazandıklarından hiçbir şey elde edemezler. Allah, kâfirler topluluğunu doğru yola iletmez. 2271 - Sadakaları açıkça verirseniz o, ne iyi olur; yok eğer onları gizler de fakirlere öyle verirseniz bu sizin için daha hayırlıdır ve günahlarınızın birçoğunun bağışlanmasına sebep olur. Bilin ki, Allah, her ne yaparsanız hepsinden haberdardır. 2276 - Allah faizi mahveder, oysa sadakaları bereketlendirir. Allah günahta ve inkârda direnen hiç kimseyi sevmez. 2280 - Eğer borçlu darlık içindeyse, ona ödeme kolaylığına kadar bir süre tanıyın. Ve bu gibi borçlulara alacağınızı bağışlayıp sadaka etmeniz eğer bilirseniz sizin için, daha hayırlıdır. 492 - Hata dışında bir mümin, diğer bir mümini öldüremez. Ve kim bir mümini yanlışlıkla öldürürse, mümin bir köle azad etmesi ve ölenin ailesine varislerine teslim edilecek bir diyet vermesi gerekir. Ancak ölünün ailesinin bağışlaması müstesnadır. Eğer öldürülen, mümin olmakla beraber size düşman bir kavimden ise, o zaman, öldürenin bir köle azad etmesi gerekir. Eğer öldürülen sizinle aralarında antlaşma olan bir kavimden ise, öldürenin, ölenin ailesine diyet vermesi ve mümin bir köle azad etmesi gerekir. Bunlara gücü yetmeyenin de Allah tarafından tevbesinin kabulü için arka arkaya iki ay oruç tutması gerekir. Allah, Alimdir her şeyi bilendir, Hakimdir hüküm ve hikmet sahibidir. 4114 - Bir sadaka vermeyi yahut iyilik yapmayı veyahut da insanlar arasını düzeltmeyi emredenlerinki hariç, onların aralarındaki gizli gizli konuşmalarının çoğunda hiçbir hayır yoktur. Kim bunları sırf Allah'ın rızasını kazanmak için yaparsa, yakında ona büyük bir mükafat vereceğiz. 545 - Biz Tevrat'ta onlara, cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş ve yaralara karşılıklı kısas ödeşme yazdık. Bununla beraber kim kısas hakkını bağışlarsa, bu kendi günahlarına keffaret olur. Ve kim Allah'ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar zalimlerin ta kendileridir. 958 - İçlerinde topladığın sadakalar hakkında sana tariz eden dil uzatan ler de var. Eğer o sadakalardan kendilerine verilmişse hoşnut olurlar, verilmemişse hemen kızarlar. 960 - Sadakalar ancak şunlar içindir Fakirler, yoksullar, o işte çalışan görevliler, müellefe-i kulûb kalbleri İslâm'a ısındırılacaklar, köleler, borçlular, Allah yolundakiler, yolda kalmışlar. Allah tarafından böyle farz kılındı. Allah her şeyi bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. 975 - Yine onlardan kimi de Allah'a şöyle ahdetmişlerdi "Eğer bize lütuf ve kereminden ihsan ederse biz de elbette zekâtı veririz ve kesinlikle salihlerden oluruz." diye söz vermişlerdi. 979 - Müminlerden zekâttan fazla olarak kendi gönülleriyle bağışta bulunanlara, bir de güçlerinin yettiğinden fazlasını bulamayanlara bakıp da onlarla alay edenleri Allah, maskaraya çevirmiştir. Onlara pek acıklı bir azap vardır. 9103 - Onların mallarından sadaka al ki, onunla kendilerini temizlersin, tertemiz edersin. Bir de haklarında hayır dua et. Çünkü senin duan kalblerini yatıştırır. Allah işitendir, bilendir. 9104 - Onlar bilmiyorlar mı ki, Allah kullarının tevbesini kabul eder ve sadakaları da alır. Allah tevbeleri kabul edendir, çok merhametlidir. 3323 - Müminlerdendir o erler ki Allah'a verdikleri ahde sadakat gösterdiler. Kimi adağını ödedi canını verdi, kimi de beklemektedir. Onlar, ahidlerini hiç değiştirmediler. 3324 - Çünkü Allah sadıklara sadakatleriyle mükafat verecek, dilerse münafıklara da azab edecek veya tevbe nasib edecektir. Şüphe yok ki Allah çok bağışlayıcıdır. Çok merhamet edicidir. 3335 - Şüphe yok ki müslüman erkeklerle müslüman kadınlar, mümin erkeklerle mümin kadınlar, itaat eden erkeklerle itaat eden kadınlar, sadık erkeklerle sadık kadınlar, sabreden erkeklerle sabreden kadınlar, mütevazi erkeklerle mütevazi kadınlar, sadaka veren erkeklerle sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkeklerle oruç tutan kadınlar, ırzlarını koruyan erkeklerle ırzlarını koruyan kadınlar, Allah'ı çok zikreden erkeklerle Allah-'ı çok zikreden kadınlar var ya, işte onlar için Allah bir mağfiret ve büyük bir mükâfat hazırlamıştır. 4721 - Onların vazifesi itaat ve güzel söz söylemekti. Sonra iş kesinleşince Allah'ın emrine sadakat gösterselerdi, elbette kendileri için daha hayırlı olurdu. 5718 - Şüphesiz sadaka veren erkeklere ve sadaka veren kadınlara ve Allah'a güzel bir ödünç verenlere, verdikleri kat kat artırılır ve onlara şerefli bir mükafat vardır. 5812 - Ey iman edenler! Peygamber ile gizli bir şey konuşacağınız zaman bu konuşmanızdan önce bir sadaka veriniz. Bu sizin için daha hayırlı ve daha temizdir. Şayet bir şey bulamazsanız, artık Allah bağışlayan ve merhamet edendir.. 5813 - Gizli özel bir şey konuşmanızdan önce sadaka vermekten korktunuz da mı yerine getirmediniz? Fakat Allah da sizi affetti. Şu halde namazı kılın, zekatı verin, Allah'a ve Resulüne itaat edin. Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır. 6310 - Birinize ölüm gelip de "Rabbim, beni yakın bir süreye kadar erteleseydin de sadaka verip iyilerden olsaydım!" demesinden önce, size verdiğimiz rızıktan Allah için harcayın.

sadaka ile ilgili ayetler arapça kısa