Kuran - Allahın Hadisi. AllahinHadisi 16. NAHL Suresi , Mekke'de Nazil Olan Bu Sure 128 Ayetten Oluşmaktadır. Allah’ın nimetlerini saymaya kalksanız, onları asla sayamazsınız. (1) Şüphesiz ki Allah, yine de eşsiz bir bağışlayıcı ve sonsuz rahmet kaynağıdır. (2) İşte böylece Allah size nimetlerini tastamam
Allahın nimetleri o kadar fazla ki, nasıl sayacağımızı, bunlara nasıl karşılık vereceğimizi bilemiyoruz. Bundan dolayı Allah subhanehu ve teâlâ Nahl suresinde "Allah'ın nimetlerini saymaya kalksanız, sayamazsınız" (16/Nahl, 18) buyurmaktadır.
Ramazana Ulaşmak Bir Nimettir. 13.04.2021 07:30:01. 0. وإن تعدّ نعمة الله لا تحصوها إنّ الإنسان لظلوم كفّارAllah’ın nimetlerini saymaya kalksanız sayamazsınız. Şu bir gerçek ki insanoğlu çok zalim, çok nankördür. (İbrahim: 34) Bu ayeti kerimeyi neredeyse duymayanımız yoktur
Allahın nimetlerini saymaya kalksanız sayamazsınız..A.C-O nimetlerin bizler için düşündürücü ibret ve hikmetleri vardır. Hani bahar mevsimi gelince ağaçlar, cennet hurileri gibi süslü elbiselerini giyercesine, rengarenk çiçekler açıp meyveleri ile süslenir
allahın nimetlerini saymaya kalksanız sayamazsınız Allah`a İman Allah'ın Nimetlerine Şükretmek Allah'ın (cc) nimetlerine şükretmeyen ve onların aslında olması gereken zorunlu nimetler olması gerektiğini düşünen bir insan elbette büyük bir yanılgı içerisindedir. Çünkü mülk O'nundur ve elbetteki tasarrufta O'nundur.
Allahın nimetini saymaya kalksanız, onu sayamazsınız. Hakikaten Allah çok bağışlayan, pek esirgeyendir.”[50] “Allah'ı bırakıp da taptıkları (putlar), hiçbir şey yaratamazlar. Çünkü onlar kendileri yaratılmışlardır.
uBSn. İLİM, KÜLTÜR, AHLAK PAYLAŞTIKÇA YAYILIR Kaynak Vesikalarla Süleymancılığın İçyüzü – Rahmetullah İnayet, Bidatlarla Mücadele Yayınları, Trabzon, Tarihsiz. İnanacağımız esasl... Şeytanın Karı-Koca Arasını Açması Aile yuvasının temelini oluşturan karı-kocadır. İslam dini barış, esenlik, mutluluk dini olduğundan f... MÜTEVATİR, MEŞHUR, ÂHAD, ŞAZ, MEVDÛ VE MUDREC KIRAATLER Kadı Celâluddin el-Bulkînî şöyle der Kırâat; mütevatir, âhad ve şaz ol ma... MED ve KASR . Bu konuda kurr âdan bazıları, müstakil eser kaleme almıştır. Said b. Mansûr'un e s - S u n e n»inde rivayet ettiği ş... HADİSLERİN TAHAMMÜL VE EDÂSI Bir ravinin başkalarına rivâyet etmek gayesiyle, hadis rivâyet eden bir şeyhten rivâyet ettiği hadisleri s... HADÎS, SÜNNET, ESER, HABER , RİVAYET HADÎS Hz. Peygamber sözleri, fiilleri, takrirleri ile ahlâkî ve beşerî vasıfla... KUR’ÂN'DA HİTAP ŞEKİLLERİ İbnu'l-Cevzi, en-Nefis » adlı kitabında, Kur’ân'da on beş hitap şeklinin mevcut olduğunu söy... KUR'ÂN İLİMLERİ, TEFSİR VE TEFSİR USULÜ İLE İLGİLİ KAVRAMLAR Kavramlar, alfabetik sıraya göre verilecektir. Aksamu'l-Kur... KUR’ÂN'DA HABER VE İNŞA CÜMLESİ Nahiv ulemasının ileri gelenleri ile beyan ulemasının tamamı, cümlenin bu iki şekle inhisar ettiği, ü...
Oops! That page can’t be found. It looks like nothing was found at this location. Maybe try a search?
Kıymeti Bilinmeyen Nimet Sağlık Yüce Rabbimiz yaşadığımız şu dünyada sayısız birçok nimet vermiştir. Kur’an-ı Kerim’de bu husus şöyle ifade edilmektedir. وَإِن تَعُدُّواْ نِعْمَةَ اللّهِ لاَ تُحْصُوهَا إِنَّ اللّهَ لَغَفُورٌ رَّحِيمٌ “Allahın nimetlerini saymaya kalksanız sayamazsınız” Nahl,18 Bizlere sunulan nimetlerin en başında ise sağlığımız gelmektedir. Rahat, huzurlu ve mutlu bir hayat geçirmenin en temel yolu sağlıktan geçmektedir. Yüce Rabbimizin bizlerden istemiş olduğu emir ve yasakların yerine getirilmesi, sosyal hayatta bizlerde beklenilen görevleri layıkıyla yapabilmenin yolu çokça ihmal ettiğimiz sağlık ve sıhhatten geçmektedir. Sevgili Peygamberimiz bir hadisi şerifte şöyle buyurmaktadır. نِعْمتانِ مغبونٌ فيهما كثير من الناس الصحة والفراغ “İki nimet vardır ki, insanların çoğu bu nimetleri kullanmakta aldanmıştır Bunlar sıhhat ve boş vakittir.” Riyazü’s-Salihin, Hadis No98 Sağlıklı bir hayat sürdürebilmenin iki temel yolu vardır. İlki hastalanmadan önce sağlığı koruma, ikincisi ise, hasta olduğumuz zaman eski sağlığımıza dönebilmemiz için tedavi olmaktır. En önemli olanını ise sağlıklı olmayı devam ettirebilme olduğunu da Sevgili Peygamberimizin şu hadisinden öğreniyoruz. “Beş şey gelmeden önce beş şeyin kıymetini bilin. Ölüm gelmeden önce hayatın, hastalık gelmeden önce sağlığın, meşguliyet gelmeden önce boş zamanın, ihtiyarlık gelmeden önce gençliğin, fakirlik gelmeden önce zenginliğin” Yukarıda yapmış olduğumuz izahatın ışığında vaazımızı iki başlık altında sürdüreceğiz. Birincisi, sağlığı korumanın yollarından olan temizlik, dengeli beslenme, sağlığa zararlı şeylerden kaçınma ve bulaşıcı hastalıklardan uzak durma. İkincisi ise, hastalıklara tedavi olma, beden ve ruh sağlığımızı koruma hekimliğin ve duanın önemi. Temizlik Yüce Dinimiz temizliği yaşamın temel unsurları arasında görmüş ve Hz. Peygamberimizin ifadesiyle “Temizlik İmanın yarısı” olarak ifade edilmiştir. Ayrıca ibadetlerde yine temizlik şarttı aranmıştır. Namazın temel şartlarından ilki temizliktir. Kişinin gusül gerektiği zamanlarda gusletmesi, beş vakit, Cuma ve bayram namazları için abdestini alması, bedeninde, elbisesinde ve namaz kılacağı yerlerdeki pislikleri gidermesi namazın farzlarındandır. Ayrıca uykudan uyanıldığı zaman yemekten önce ve sonra ellerin yıkanılması, kasık ve koltuk altlarının temizlenmesi, tırnakların kesilmesi ve temiz tutulması, küçük ve büyük abdest yapıldıktan sonra vücudun temizlenmesi, birbirimizle olan diyaloglarımızda hep sağ elimizi kullandığımız için temizliğin sol elle yapılması Sevgili Peygamberimizin işaret ettiği sünnetlerdendir. Konuyla ilgili Sevgili Peygamberimiz hadislerinde şöyle buyurmaktadır. “Fıtrat beştir Sünnet olmak, kasıkları tıraş etmek, koltuk altını tıraş etmek bıyığı kısaltmak, tırnakları kesmek.” Müslim, Taharat, 50 Hz. Aişe Validemiz Hz. Peygamber temizlenmede saç sakal bakımında, ayakkabı giymede ve diğer bütün işlerinde sağdan başlamayı ve sağ tarafı kullanmayı çok severdi buyurmuştur. Müslim, Taharat, 63 “Birinin uykusundan uyandığında elini üç defa yıkamadan kaba daldırmasın. Çünkü elinin nerede gecelediğini bilemez.” Müslim, Taharat, 87 İbn Abbastan rivayetle, “Sevgili Peygamberimiz kabirlerinde azap gören iki kimsenin sesini duydu ve “Bu ikisinden biri idrarından sakınıp korunmadı, diğeri de koğuculuk yapmak için dolaşırdı” buyurdu. Müslim, Taharat 110 Enes b. Malik şöyle buyurmuştur. “Ben Resülulah’ın elinden daha yumuşak bir ipeğe el sürmedim. Yine ben ömrümde Peygamberin kokusundan daha hoş ve daha temiz bir koku da koklamadım” Buhari, Menakıb 23 Bedeni sağlığımız açısından dikkat edeceğimiz bir başka husus ise ağız ve diş sağlığımızdır. Sindirim sisteminin evveli olan ağzımız temiz tutulduğu ve dişlerimizin sağlığı korunduğu müddetçe vücudumuzun da sağlığı korunmuş olacağı unutulmamalıdır. Nitekim Sevgili Peygamberimiz ağız ve diş sağlığı için her daim misvak kullanmış ve Ümmetine misvak kullanmayı emretmiştir. Hadisi Şerifler şunlardır. لَوْلا أَنْ أَشُقَّ عَلى أُمَّتي أَوْ عَلى الناس لأمرْتُهُمْ بِالسِّواكِ معَ كلِّ صلاةٍ » "Ümmetimi veya insanları zora sokmaktan endişe etmeseydim, onlara her namaz vaktinde misvakla dişlerini temizlemelerini emrederdim." Riyazü’s-Salihin, Hadis No1199 السِّواكُ مَطهَرةٌ للفَمِ مرْضَاةٌ للرَّبِّ » "Misvak kullanmak ağzın temiz kalmasına ve Rabbın razı olmasına sebeptir." Riyazü’s-Salihin, Hadis No1205 Bedeni sağlığımızı koruma bakımından en temel unsurlardan biride Dengeli Beslenmektir. Aslında bütün işlerimizde dengeyi kaybetmemek elbette lehimize olacaktır. Yüce Rabbimiz Kutsal Kitabımızda وَلاَ تُسْرِفُواْ إِنَّهُ لاَ يُحِبُّ الْمُسْرِفِينَ وكُلُواْ وَاشْرَبُواْ “Yiyiniz, İçiniz ama israf etmeyiniz” buyurarak, yeme ve içmede dengeli olmamız gerekliliği üzerinde durmuş, aşırı yemek suretiyle israf yasaklanmıştır. Günümüzde obezite olarak adlandırılan şişmanlık bir hastalık olarak ele alınmış, bunun temel sebebi ise bilinçsizce yapılan yemek tüketimi olduğu vurgulanmıştır.. Müslüman’a yakışan ise, her işinde olduğu gibi yemede de orta yolu tutmaktır. Sevgili Peygamberimiz “İnsanoğlu karnından daha zararlı bir kap doldurmamıştır” buyurarak konumuzu ne güzelde izah etmektedir. Midemizi üç bölüme ayırmalı, üçte birini yemeğe, üçte birini içmeğe, diğer üçte birini havaya ayırmalıyız. İslam Dininin de yemek adabı bu şekildedir. Bedeni temizliğimizin yanı sıra yaşadığımız evlerin ve çalıştığımız işyerlerinin temiz tutulması, insanların gelip geçtiği yerlere, çarşı ve pazarlara, sokaklara çöplerin gelişi güzel atılmaması ve çevrenin kirletilmemesi Sevgili Peygamberimizin emridir. İnsanların gelip geçtiği yerlere bevletmenin lanetin ve nefretin sebebi olduğunu yine kendisi vurgulamıştır. Müslim, Taharat 68 Ticaretle uğraşan esnaf kardeşlerimizde, denetime ihtiyaç duymadan halkın sağlığını bozacak tarzda ticaret hanelerini bulundurmamalı, genel temizliğe ve yaptığı ürünlerdeki temizliğe dikkat etmeli ve buna riayet etmedikleri takdirde kul hakkına gireceklerini unutmamalıdırlar. Kul hakkı ise sadece kul tarafından affedilmektedir. Sağlığa Zararlı Şeylerden Uzak Durmak Sağlığı korumanın temel kıstaslardan biride hastalığa düşmemizi kolaylaştırıcı zararlı şeylerden uzak durmaktır. Yüce Dinimizde sağlığa zararlı olacak şeyleri haram kılmış ve bunlardan uzak durmamız için bizlere tavsiyede bulunmuştur. İçecekler içinde insana en Zaralı şey alkollü içecekleridir. Adı ve tadı farklı da olsa sarhoşluk veren her şey alkol olarak kabul edilmiş, Alkol ise dinimizde haram kılınmıştır. Kuran-ı Kerim’de şöyle buyrulmaktadır. يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ إِنَّمَا الْخَمْرُ وَالْمَيْسِرُ وَالأَنصَابُ وَالأَزْلاَمُ رِجْسٌ مِّنْ عَمَلِ الشَّيْطَانِ فَاجْتَنِبُوهُ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ “Ey iman edenler! Aklı örten içki ve benzeri şeyler, kumar, dikili taşlar ve fal okları ancak, şeytan işi birer pisliktir. Onlardan kaçının ki kurtuluşa eresiniz” Maide, 90 Hz. Peygamber bir hadis-i şerifinde “Sarhoşluk veren tüm içecekler haramdır” Müslim, Eşribe 67 buyurmaktadır. Alkolün bedeni sıhhatti bozmanın yanında toplum huzurunu kaçırıcı ve sosyal yaşantıyı zedeleyici bir özelliği de vardır. Alkol alan insanlar düşünme zafiyetlerini kaybetmek suretiyle dostluklarını bitirmekte ve ailelerini yıkmaktadır. Bunun neticesinde ise düşmanlıklar başlamakta ve insan hayatını kendi eliyle perişan etmektedir. Bu husus Kuran-ı Kerim’de şöyle ifade edilmiştir. إِنَّمَا يُرِيدُ الشَّيْطَانُ أَن يُوقِعَ بَيْنَكُمُ الْعَدَاوَةَ وَالْبَغْضَاء فِي الْخَمْرِ وَالْمَيْسِرِ وَيَصُدَّكُمْ عَن ذِكْرِ اللّهِ وَعَنِ الصَّلاَةِ فَهَلْ أَنتُم مُّنتَهُونَ Şeytan, içki ve kumarla, ancak aranıza düşmanlık ve kin sokmak; sizi Allah’ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık vazgeçiyor musunuz? Maide, 91 Yukarıda okumuş olduğumuz Maide Süresi 90. ayette yiyeceklerden ölmüş hayvan eti, leş, kan ve domuz eti de haram kılınmıştır. Ayrıca vücuda zararlı olan ve günümüzde özellikle gençler arasında yaygınlaşan esrar, eroin vb. gibi uyuşturucu maddelerde Dinimizde haram kılınmıştır. Yüce Rabbimizde وَلاَ تُلْقُواْ بِأَيْدِيكُمْ إِلَى التَّهْلُكَةِ وَأَحْسِنُوَاْ “Kendi elinle kendinizi tehlikeye atmayın” Bakara, 195 buyurmuştur. Bulaşıcı hastalıklardan Uzak Durmak Salığı koruma yollarından biride bulaşıcı hastalıklara yakalanmamak içir tedbirler almaktır. Sevgili Peygamberimiz bir hadislerinde şöyle buyurmaktadır. “Bir yerde veba ve benzeri herhangi bir bulaşıcı hastalık olduğunu işittiğiniz zaman o yere girmeyiniz. Bulunduğunuz yerde böyle bulaşıcı bir hastalık varsa oralardan çıkmayınız” Buhari, Tıb 19 Günümüzde verem, tifo vb. hastalıklara karşı tedbirler alınmış ve yayılmasının önüne geçilmiş olmasına rağmen, özellikle gayri meşru ilişkinin ve zinanı yaygınlaşması sonucu AIDS ve frengi gibi tedavisi olmayan ve ölümle sonuçlanan yeni hastalıklar zuhur etmiştir. Bu hastalıklara düşmemenin yolu ise Dinimizin de yasakladığı zinaya düşmemek, meşru daireler içerisinde ailevi hayatı devam ettirmektir. Kuran-ı Kerimde de zinanın kötülüğü şöyle anlatılmıştır. وَلاَ تَقْرَبُواْ الزِّنَى إِنَّهُ كَانَ فَاحِشَةً وَسَاء سَبِيلاً “Zinaya yaklaşmayın. Çünkü o, son derece çirkin bir iştir ve çok kötü bir yoldur.” İsra, 32 Yukarıda zikrettiğimiz sağlığımızı korumaya yönelik hususlar yerine getirmemize ve her türlü tedbir almamıza rağmen hastalık bizleri yakalayabilir. Hasta olduğumuz zaman ise tedavi ettirme yolları aranmalıdır. Nitekim Sevgili Peygamberimiz “Ey Allah’ın kulları! Tedavi olunuz. Çünkü Allah, yarattığı bir hastalık için mutlaka bir deva ve şifa yaratmıştır” buyurmaktadır Buhari, Tıb 1 Tedavi olmak ne kadar gerekli ise, tedaviyi yapacak hekim olmakta o kadar gereklidir. Hatta hekimlik Farzı kifayedir. Yani bir yerde hastalığı iyileştirme yönünde bazı insanların Tıp bilgisi alması gerekir. Bu sebeple hekimlik mesleğini icra edenler aynı zamanda kutsal bir görevi de yerine getiriyor demektir. Birçok hadiste insanların ihtiyaçlarını giderenler için dünya ve ahiret mutluluğu müjdesi verilmiştir. “Kul Mümin kardeşinin ihtiyacını gidermeye devam ettikçe Allah Teala da onun ihtiyacını giderir” Seçme Hadisler, Hadis No301 bu hadislerden biridir. Ayrıca Kuran-ı Kerim’de ise şöyle buyrulmaktadır. …وَمَنْ أَحْيَاهَا فَكَأَنَّمَا أَحْيَا النَّاسَ جَمِيعًا… “...Her kim de birini hayatını kurtararak yaşatırsa sanki bütün insanları yaşatmıştır…” Maide, 32 Hekimlik mesleğini icra edenler, hastaların sırf maddiyat için çaresiz bırakmamalı, her bir hastaya gerekli itina göstermeli ve bu konuda yarım yapmamalı ve eğer böyle yollara başvurursa kul hakkına gireceğini unutmamalıdır. Bedeni sağlığımızın yanı sıra ruh sağlığımızı da korumak için gerekli tedbirleri almalıyız. Çünkü ruhi etkilerin yansıması bedenen hastalık olarak çıkmakta, ruhi hastalıklar ise bedeni hastalıklar gibi kısa sürede tedavi edilememektedir. Yüce dinimiz ruh sağlını koruyucu birçok tedbir almıştır. Allah’a iman etmek, tevekkül inancıyla yaşamak, başımıza gelen olayları sabırla karşılamak tavsiye edilen hususlardır. Ayrıca yalan, dünya ve mal hırsı, kıskançlık gibi hususlar ise ruhu yıpratıcı duygulardandır. Ruhu koruma altına almak için abdest, namaz, oruç tavsiye edilmiş, Kuran okumakla da Ruhun sükûnete erdirilmesi arzu edilmiştir. Stresten, korku ve üzüntülerden kurtulmanın en temel yolu Allaha İmandır. İnançlı bir kalp huzur içerisindedir. İmanlı olan insan, Allah’ın kendisini asla zorluklar içerisinde bırakmayacağını, kendisine gücünün yetmediği şeyler yüklemeyeceğine ve başına sıkıntı geldiği zamanda kendisini yalnız bırakmayıp destekçi olacağına inanır. Nitekim bütün Peygamberlerin hayıtı ve Özellikle Sevgili Peygamberimizin hayıtı bunun en güzel ispatı değimlidir. Hz. Adem hatasıyla yalnız başına bırakılmamış, Hz. Nuh Tufanla desteklenmiş, Hz. Eyüp sıkıntılarına sabretmiş ve Allah’ta O’nu mükafatlandırmış, Hz. Yakup oğlu Hz. Yusuf’a kavuşturulmuş, Hz. İbrahim’e Hz. İsmail müjdelenmiş, Hz. Musa Firavunun kavminden Allah’ın yardımıyla kurtulmuş, Hz. Muhammed kavminin kendisine reva gördüğü bir çok sıkıntıya Allah’ın izniyle göğüs germiştir. Fiili dua olan tedavimizi yaptırmanın yanı sıra sözlü duamızı da eksik etmemeli, bize gelen hastalıklar için sabrederek, “Ey Rabbim! Şifa veren sensin bana şifa ver” diye duada bulunmalı, Kuran okumalıyız. Çünkü Kuran Müminlere ayrıca bir şifa olarak ta indirilmiştir. Sonuç itibariyle bu dünyaya imtihan için gönderildik. Bazen nimetlerin bize çokça verilmesiyle imtihana tabi tutulmakta, bazen de nimetlerin eksiltilmesiyle imtihana tabi tutulmaktayız. Nitekim Yüce Kitabımız Kuran-ı Kerimde şöyle buyrulmaktadır. وَلَنَبْلُوَنَّكُمْ بِشَيْءٍ مِّنَ الْخَوفْ وَالْجُوعِ وَنَقْصٍ مِّنَ الأَمَوَالِ وَالأنفُسِ وَالثَّمَرَاتِ وَبَشِّرِ الصَّابِرِينَ الَّذِينَ إِذَا أَصَابَتْهُم مُّصِيبَةٌ قَالُواْ إِنَّا لِلّهِ وَإِنَّـا إِلَيْهِ رَاجِعونَ Andolsun ki sizi biraz korku ve açlıkla, bir de mallar, canlar ve ürünlerden eksilterek deneriz. Sabredenleri müjdele. Onlar; başlarına bir musibet gelince, “Biz şüphesiz her şeyimizle Allah’a aidiz ve şüphesiz O’na döneceğiz” derler. Bakara, 155-156 Bize verilen nimetlerin en önemlilerinden biri olan sıhhatimizi de elimizden geldiği kadar korumaya özen göstermeli, hastalandığımız zamanda tedavi olmak için hekimlere başvurmalı ve sonucu Yüce rabbimize bırakmalıyız. Sohbetimizi bir hadisle noktalayalım. عَجَباً لأمْرِ الْمُؤْمِنِ إِنَّ أَمْرَهُ كُلَّهُ لَهُ خَيْرٌ ، وَلَيْسَ ذَلِكَ لأِحَدٍ إِلاَّ للْمُؤْمِن إِنْ أَصَابَتْهُ سَرَّاءُ شَكَرَ فَكَانَ خَيْراً لَهُ ، وَإِنْ أَصَابَتْهُ ضَرَّاءُ صَبَرَ فَكَانَ خيْراً لَهُ » “Müminin durumu gıpta ve hayranlığa değer. Çünkü her hâli kendisi için bir hayır sebebidir. Böylesi bir özellik sadece müminde vardır Sevinecek olsa, şükreder; bu onun için hayır olur. Başına bir belâ gelecek olsa, sabreder; bu da onun için hayır olur.” Riyazü’s-Salihin, Hadis Ho28 Rabbimiz sağlımızı bozacak fiiliyatlar bize yaptırmasın. Sağlığı bozulmuş hasta olan kardeşlerimize hayırlı şifalar, dertli olan kardeşlerimize de hayırlı devalar versin. Amin! Ahmet ÜNAL Vaiz
14-İBRÂHÎM 34. Ayet وَآتَاكُم مِّن كُلِّ مَا سَأَلْتُمُوهُ وَإِن تَعُدُّواْ نِعْمَتَ اللّهِ لاَ تُحْصُوهَا إِنَّ الإِنسَانَ لَظَلُومٌ كَفَّارٌ Ve âtâkum min kulli mâ seeltumûhu, ve in teuddû ni’metallâhi lâ tuhsûhâ,innel insâne le zalûmun keffârkeffârun. Bayraktar Bayraklı O size istediğiniz her şeyden verdi. Allah'ın nimetini sayacak olsanız sayamazsınız. Doğrusu insan çok zâlimdir; çok nankördür! Cemal Külünkoğlu O size kendisinden isteyebileceğiniz her şeyi verdi. Eğer Allah'ın nimetlerini sayacak olursanız, onları bitiremezsiniz. Buna rağmen kuşkusuz insan çok zalim ve çok nankördür. Diyanet İşleri eski Kendisinden isteyebileceğiniz her şeyi size vermiştir. Allah'ın nimetini sayacak olsanız bitiremezsiniz. Doğrusu insan pek zalim ve çok nankördür. Diyanet Vakfi O size istediğiniz her şeyden verdi. Allah'ın nimetini sayacak olsanız sayamazsınız. Doğrusu insan çok zalim, çok nankördür! Edip Yüksel O’ndan ne dilediyseniz size verdi. ALLAH’ın nimetlerini sayarsanız bitiremezsiniz. İnsanoğlu gerçekten çok zalimdir, çok nankördür. Elmalılı Hamdi Yazır Hem size istediğiniz şeylerin hepsinden verdi öyle ki Allahın nı'metini saysanız onu bitiremezsiniz, her halde insan, çok zâlim, çok nankör Muhammed Esed Ve size kendisinden isteyebileceğiniz her türlü şeyden bazısını veren O'dur; öyle ki Allah'ın nimetlerini saymaya kalksanız sayamazsınız. Yine de insanoğlu zulmünde pek ısrarlı, nankörlüğünde pek inatçıdır! Mustafa İslamoğlu ve isteyebileceğiniz her türlü şeyden yararınıza olanları size veren... Ve eğer Allah'ın nimetlerini saymaya kalksanız baş edemezsiniz. Şu da bir gerçektir ki, insanoğlu zulme pek yatkın olup nankörlüğünde hayli ısrarcıdır. Seyyid Kutub O size kendisinden isteyebileceğiniz her şeyi verdi. Eğer Allah'ın nimetlerini sayacak olursanız, onları bitiremezsiniz. Kuşkusuz insan çok zalim ve son derece nankördür. Süleyman Ateş Ve kendisinden istediğiniz herşeyden size bir parça verdi. Eğer Allâh'ın ni'metini saymak isteseniz sayamazsınız! Doğrusu insan çok haksızlık edendir, çok nankördür! Süleymaniye Vakfı Allah size istediğiniz her şeyden vermiştir. Allah’ın nimetlerini saymaya kalksanız bitiremezsiniz. Ama insan, yanlışı çok yapar, çok da nankördür. Tefhim-ul Kuran Ve size her istediğiniz şeyi verdi. Eğer Allah'ın nimetini saymaya kalkışırsanız, onu sayıp bitirmeye güç yetiremezsiniz. Gerçek şu ki, insan pek zalimdir, pek nankördür. Yaşar Nuri Öztürk Kendisinden istediğiniz her şeyden size bir parça verdi. Allah'ın nimetini saymaya kalksanız, sayıp bitiremezsiniz. Doğrusu şu ki insan, gerçekten çok zalim, çok nankördür. 14-İBRÂHÎM 35. Ayet وَإِذْ قَالَ إِبْرَاهِيمُ رَبِّ اجْعَلْ هَذَا الْبَلَدَ آمِنًا وَاجْنُبْنِي وَبَنِيَّ أَن نَّعْبُدَ الأَصْنَامَ Ve iz kâle ibrâhîmu rabbic’al hâzâl belede âminen vecnubnî ve beniyye en na’budel asnâmasnâme. Bayraktar Bayraklı Hani İbrâhim şöyle demişti “Ey Rabbim! Bu şehri güvenli kıl, beni ve oğullarımı putlara tapmaktan uzak tut!” Cemal Külünkoğlu Bir zamanlar İbrahim demişti ki “Rabbim, bu beldeyi güvenli kıl, beni ve çocuklarımı putlara tapmaktan koru.” Diyanet İşleri eski İbrahim şöyle demişti 'Rabbim! Bu şehri güvenli kıl; beni ve oğullarımı putlara tapmaktan uzak tut.' Diyanet Vakfi Hatırla ki İbrahim şöyle demişti Rabbim! Bu şehri Mekke'yi emniyetli kıl, beni ve oğullarımı putlara tapmaktan uzak tut!» Edip Yüksel Bir zamanlar İbrahim demişti ki “Efendim, bu beldeyi güvenli kıl, beni ve çocuklarımı putlara hizmet etmekten koru.” Elmalılı Hamdi Yazır Bir de İbrahimin dediği vakti an rabbım! Bu beldeyi emin kıl, beni ve oğullarımı putlara uzak bulundur Muhammed Esed Hani, İbrahim "Ey Rabbim!" demişti, "Bu beldeyi emin kıl; beni ve çocuklarımı putlara tapmaktan ebediyyen uzak tut! Mustafa İslamoğlu Bir zaman da İbrahim "Rabbim!" demişti, "Bu beldeyi güvenlikli kıl; ben ve çocuklarımla birlikte hepimizi putlara tapmaktan uzak tut! Seyyid Kutub Hani İbrahim dedi ki; Ey Rabbim, bu beldeyi güvenli kıl, beni ve çocuklarımı putlara tapmaktan uzak tut.» Süleyman Ateş Bir zaman İbrâhim, şöyle demişti "Rabbim, bu şehri güvenli kıl, beni ve oğullarımı putlara tapmaktan uzak tut!" Süleymaniye Vakfı Bir gün İbrahim şöyle dua etti “Rabbim! Bu bölgeyi güvenli bir şehir haline getir[*]. Beni ve çocuklarımı putlara tapmaktan uzak eyle. [*] رب اجعل هذا البلد بلدا آمنا anlamı verilmiştir. Bkz. Bakara 2/126. Tefhim-ul Kuran Hani İbrahim şöyle demişti Bu şehri güvenli kıl, beni ve çocuklarımı putlara kulluk etmekten uzak tut.» Yaşar Nuri Öztürk Bir zaman, İbrahim şöyle demişti "Rabbim, bu beldeyi güvenli kıl. Beni ve oğullarımı putlara kulluktan uzak tut!" 14-İBRÂHÎM 36. Ayet رَبِّ إِنَّهُنَّ أَضْلَلْنَ كَثِيرًا مِّنَ النَّاسِ فَمَن تَبِعَنِي فَإِنَّهُ مِنِّي وَمَنْ عَصَانِي فَإِنَّكَ غَفُورٌ رَّحِيمٌ Rabbi innehunne adlelne kesîran minen nâsnâsi, fe men tebianî fe innehu minnî, ve men asânî fe inneke gafûrun rahîmrahîmun. Bayraktar Bayraklı “Ey Rabbim! Onlar insanlardan birçoğunu şaşırttılar. Artık bundan böyle kim bana uyarsa o bendendir; kim bana karşı gelirse, şüphesiz sen, affedicisin; merhamet sahibisin.” Cemal Külünkoğlu “Rabbim, çünkü onlar insanlardan birçoğunu baştan çıkardılar. Artık bundan böyle kim bana uyarsa o bendendir, kim bana karşı gelirse o da senin merhametine kalmıştır. Şüphesiz sen çok bağışlayan, çok merhamet edensin.” Diyanet İşleri eski 'Rabbim! O putlar çok insanları saptırdı; bana uyan bendendir, bana karşı gelen kimseyi Sana bırakırım; Sen bağışlarsın, merhamet edersin.' Diyanet Vakfi Çünkü, onlar putlar, insanlardan birçoğunun sapmasına sebep oldular, Rabbim. Şimdi kim bana uyarsa o bendendir. Kim de bana karşı gelirse, artık sen gerçekten çok bağışlayan, pek esirgeyensin.» Edip Yüksel “Efendim, onlar, insanlardan birçoğunu saptırdılar. Beni izleyenler bendendir. Bana karşı gelenlere gelince, elbette sen Bağışlayansın, Rahimsin.” Elmalılı Hamdi Yazır Rabbım!. Çünkü onlar insanlardan bir çoğunu şaşırtırlar, bundan böyle izimce gelirse işte o bendendir, kim de bana ısyan ederse artık sen gafursun, rahîmsin Muhammed Esed Çünkü, ey Rabbim, bu tapınma nesneleri gerçekten, insanlardan pek çoğunu yoldan çıkardı! "Bunun içindir ki, yalnızca tebliğ ettiğim dinde bana uyan kimse gerçekten bendendir; bana baş kaldırana gelince, şüphesiz Sen çok acıyan, esirgeyen gerçek bağışlayıcısın! Mustafa İslamoğlu Rabbim! Çünkü o putlar insanlardan bir çoğunu saptırdılar Artık kim bana uyarsa işte o bendendir; kim de bana karşı çıkarsa biliyorum ki Sen tarifsiz bir bağışlayıcısın, eşsiz bir merhamet kaynağısın! Seyyid Kutub Ey Rabbim, o putlar çoğu insanı yoldan çıkardı. Bundan böyle kim bana uyarsa bendendir, kim bana karşı çıkarsa, hiç kuşkusuz sen bağışlayıcısın, merhametlisin. Süleyman Ateş "Rabbim, onlar insanlardan birçoğunu şaşırttılar. Artık bundan böyle kim bana uyarsa o bendendir, kim bana karşı gelirse o da senin merhametine kalmıştır, şüphesiz sen bağışlayan, esirgeyensin." Süleymaniye Vakfı Rabbim! Onlar müşrikler insanların bir çoğunu yoldan çıkardılar. Kim bana uyarsa o bendendir. Kim de bana karşı koyarsa, sen çok bağışlar, ikramda bulunursun. Tefhim-ul Kuran Rabbim, gerçekten onlar insanlardan birçoğunu şaşırtıp saptırdı. Bundan böyle kim bana uyarsa, artık o bendendir, kim de bana isyan ederse kuşkusuz Sen, bağışlayansın, esirgeyensin.» Yaşar Nuri Öztürk "Rabbim, onlar insanlardan birçoğunu saptırdılar. Artık beni izleyen bendendir. Bana isyan edene gelince, onun hakkında sen Gafûr ve Rahîm'sin. 14-İBRÂHÎM 37. Ayet رَّبَّنَا إِنِّي أَسْكَنتُ مِن ذُرِّيَّتِي بِوَادٍ غَيْرِ ذِي زَرْعٍ عِندَ بَيْتِكَ الْمُحَرَّمِ رَبَّنَا لِيُقِيمُواْ الصَّلاَةَ فَاجْعَلْ أَفْئِدَةً مِّنَ النَّاسِ تَهْوِي إِلَيْهِمْ وَارْزُقْهُم مِّنَ الثَّمَرَاتِ لَعَلَّهُمْ يَشْكُرُونَ Rabbenâ innî eskentu min zurriyyetî bi vâdin gayri zî zer’ın inde beytilkel muharrami rabbenâ li yukîmus salâte fec’al ef’ideten minen nâsi tehvî ileyhim verzukhum mines semerâti leallehum yeşkurûnyeşkurûne. Bayraktar Bayraklı “Ey Rabbimiz! Ben çocuklarımdan bazısını ekilebilir toprağı olmayan vadiye, senin Kutsal Ev'inin yakınına yerleştirdim. Ey Rabbimiz! Namazı dosdoğru kılsınlar diye böyle yaptım. Artık sen de insanlardan bir kısmının gönüllerini onlara meylettir ve meyvelerden onlara rızık ver! Umulur ki bu nimetlere şükrederler.” Cemal Külünkoğlu “Ey Rabbimiz! Gerçekten ben, çocuklarımdan bir kısmını Beyt-i Harem'inin Kâbe'nin yanında ekini olmayan bir vadiye yerleştirdim. Rabbimiz! Namazı dosdoğru kılsınlar diye böyle yaptım. Sen de insanlardan bazılarının kalplerini onlara meylettir yanlarına varıp Kâbe'yi ziyaret etsinler ve onlara verimli, bereketli rızıklar bahşet ki şükretsinler.” Diyanet İşleri eski 'Rabbimiz! Ben çocuklarımdan kimini, namaz kılabilmeleri için Senin kutsal evinin yanında, ziraata elverişsiz bir vadiye yerleştirdim. Rabbimiz! İnsanların gönüllerini onlara meylettir, şükretmeleri için onları ürünlerle rızıklandır.' Diyanet Vakfi Ey Rabbimiz! Ey sahibimiz! Namazı dosdoğru kılmaları için ben, neslimden bir kısmını senin Beyt-i Harem'inin Kâbe'nin yanında, ziraat yapılmayan bir vâdiye yerleştirdim. Artık sen de insanlardan bir kısmının gönüllerini onlara meyledici kıl ve meyvelerden bunlara rızık ver! Umulur ki bu nimetlere şükrederler.» Edip Yüksel “Efendimiz, ben çocuklarımdan bazısını, Sınırlanmış Ev’inin yanındaki ekinsiz bir vadiye yerleştirdim. Efendimiz, onlar namazı gözetsinler diye… İnsanların gönüllerini onlara karşı sempatiyle doldur ve onları ürünlerle rızıklandır ki şükretsinler.” Elmalılı Hamdi Yazır Yarabbenâ! Ben, zürriyyetimden ba'zısını senin beyti muharreminin yanında, ekin bitmez bir vâdide iskân ettim, yarabbenâ! namazı ikame etsinler diye, bundan böyle insanlardan bir takım gönülleri onlara doğru akıt, ve onları hasılâttan merzuk buyur, gerek ki şükrederler Muhammed Esed "Ey Rabbimiz! Soyumdan bazılarını ekilebilir toprağı olmayan bir vadiye, Senin kutsal evinin yakınına yerleştirdim ki, ey Rabbimiz, salatı devamlılık ve duyarlılık içinde yerine getirsinler; öyleyse, insanların kalplerini onlara doğru meylettir; ve onlara verimli, bereketli rızıklar bahşet ki şükretsinler. Mustafa İslamoğlu "Rabbimiz! İşte ben, neslimden bir kısmını ekip-biçmeye elverişsiz bir vadiye, Senin Mukaddes Beytinin yanına yerleştirdim. Ey Rabbimiz, bunu kulluklarını yerine getirebilsinler diye yaptım! Artık insanların gönüllerini onlara meylettir; onları bereketli ürünlerle rızıklandır; umulur ki onlar da bunun şükrünü eda ederler!.. Seyyid Kutub Ey Rabbimiz, ben âilemin bir bölümünü senin dokunulmaz evinin, Kâbe'nin yanıbaşındaki bitkisiz, kıraç bir vadiye yerleştirdim. Ey Rabbimiz, bunu namazı kılsınlar diye böyle yaptım. Buna göre insanlardan bir bölümünün gönüllerinde onlara karşı özlem uyandır ve onlara rızık olarak çeşitli meyvalar bağışla, umulur ki sana şükrederler. Süleyman Ateş "Rabbimiz, ben çocuklarımdan bazısını, senin Harâm Evinin yanında, ekinsiz bir vâdiye yerleştirdim. Rabbimiz, namazı kılsınlar diye böyle yaptım. Artık sen de insanlardan birtakım gönüllüleri, onları sever yap ve onları çeşitli meyvalarla besle ki şükretsinler." Süleymaniye Vakfı Rabbimiz! Ben soyumdan bir kısmını senin dokunulmaz Beytinin[*] yanında, bitkisiz bir vadiye yerleştirdim. Rabbimiz, namazı tam kılsınlar diye öyle yaptım. İnsanlardan kiminin gönlünde onlara karşı özlem uyandır. Bir de onları birtakım ürünlerle azıklandır; belki görevlerini yerine getirirler. [*] Kabe Tefhim-ul Kuran Rabbimiz, gerçekten ben, çocuklarımdan bir kısmını Beyt-i Haram yanında ekini olmayan bir vadiye yerleştirdim; Rabbimiz, dosdoğru namazı kılsınlar diye öyle yaptım, böylelikle Sen, insanların bir kısmının kalblerini onlara ilgi duyar kıl ve onları birtakım ürünlerden rızıklandır. Umulur ki şükrederler.» Yaşar Nuri Öztürk "Ey Rabbimiz! Ben, çocuklarımdan bir kısmını senin kutsal evinin yanındaki, ziraata elverişsiz vadiye yerleştirdim ki, namazı kılsınlar, ey Rabbimiz! Sen de insanlardan bazı gönülleri, onlardan hoşlanır yap. Çeşitli meyvelerle onları rızıklandır ki, şükredebilsinler!" 14-İBRÂHÎM 38. Ayet رَبَّنَا إِنَّكَ تَعْلَمُ مَا نُخْفِي وَمَا نُعْلِنُ وَمَا يَخْفَى عَلَى اللّهِ مِن شَيْءٍ فَي الأَرْضِ وَلاَ فِي السَّمَاء Rabbenâ inneke ta’lemu mâ nuhfî ve mâ nu’linu, ve mâ yahfâ alâllâhi min şey’in fîl ardı ve lâ fîs semâi. Bayraktar Bayraklı “Ey Rabbimiz! Sen bizim gizlediğimizi ve açığa vurduğumuzu bilirsin.” Ne yerde ne de gökte hiçbir şey Allah'a gizli kalmaz. Cemal Külünkoğlu “Rabbimiz! Doğrusu sen, gizlediğimizi de açığa vurduğumuzu da bilirsin. Zaten yerde ve gökte hiçbir şey Allah'tan gizli kalmaz. Diyanet İşleri eski 'Rabbimiz! Doğrusu Sen gizlediğimizi de, açığa vurduğumuzu da bilirsin. Yerde ve gökte hiçbir şey Allah'tan gizli kalmaz.' Diyanet Vakfi Ey Rabbimiz! Şüphesiz ki sen bizim gizleyeceğimizi de açıklayacağımızı da bilirsin. Çünkü ne yerde ne de gökte hiçbir şey Allah'a gizli kalmaz.» Edip Yüksel “Efendimiz, bizim gizlediğimizi ve açıkladığımızı bilirsin. Yerde ve gökte hiçbir şey ALLAH’a gizli kalmaz.” Elmalılı Hamdi Yazır Yarabbenâ! biz ne gizliyoruz ve ne ı'lân ediyoruz her halde sen bilirsin, ve ne Yerde, ne Gökte hiç bir şey Allaha karşı gizli kalmaz Muhammed Esed "Ey Rabbimiz! Şüphesiz, gizlediğimizi de, açığa vurduğumuzu da bilen Sensin Çünkü yerde ve gökte olan hiçbir şey Allah'tan gizli kalmaz." Mustafa İslamoğlu "Rabbimiz! Şüphesiz ki Sen bizim gizlediklerimizi de açığa vurduklarımızı da bilirsin Zira yerde ve gökte olan hiçbir şey Allah'a gizli kalmaz! Seyyid Kutub Ey Rabbimiz, sen bizim gizlediğimiz ve açığa vurduğumuz her şeyi bilirsin. Çünkü yerdeki ve gökteki hiçbir şey Allah'dan gizlenemez. Süleyman Ateş "Rabbimiz, sen bizim gizlediğimizi ve açığa vurduğumuzu hep bilirsin. Ne yerde, ne de gökte hiçbir şey Allah'a gizli kalmaz." Süleymaniye Vakfı Rabbimiz! Biz neyi gizlesek ve neyi açığa vursak sen bilirsin. Yerde ve gökte hiçbir şey Allah’a gizli kalmaz. Tefhim-ul Kuran Rabbimiz, şüphesiz Sen, bizim saklı tuttuklarımızı da, açığa vurduklarımızı da bilmektesin. Yerde ve gökte hiç bir şey Allah'a gizli kalmaz.» Yaşar Nuri Öztürk "Rabbimiz, hiç kuşkusuz sen bizim gizlediğimizi de bilirsin, açığa vurduğumuzu da. Yerde de gökte de hiçbir şey Allah'a gizli kalmaz." 14-İBRÂHÎM 39. Ayet الْحَمْدُ لِلّهِ الَّذِي وَهَبَ لِي عَلَى الْكِبَرِ إِسْمَاعِيلَ وَإِسْحَقَ إِنَّ رَبِّي لَسَمِيعُ الدُّعَاء El hamdulillâhillezî vehebe lî alâ kiberi ismâîle ve ishâkishâka, inne rabbî le semîud duâi. Bayraktar Bayraklı “İhtiyarlık çağımda bana İsmail'i ve İshak'ı lütfeden Allah'a hamdolsun! Şüphesiz Rabbim, duayı işitendir.” Cemal Külünkoğlu “Bana yaşlılığımda İsmail ile İshak'ı bağışlayan Allah'a hamdolsun. Şüphesiz ki Rabbim duayı işitendir kabul edendir.” Diyanet İşleri eski 'Kocamışken, bana İsmail ve İshak'ı veren Allah'a hamdolsun. Doğrusu Rabbim duaları işitendir.' Diyanet Vakfi İhtiyar halimde bana İsmail'i ve İshak'ı lütfeden Allah'a hamdolsun! Şüphesiz Rabbim duayı işitendir.» Edip Yüksel “İhtiyarlık çağımda bana İsmail’i ve İshak’ı bahşeden ALLAH’a övgüler olsun. Efendim, dualarımı işitir.” Elmalılı Hamdi Yazır Hamd o Allaha ki bana ıhtiyarlık halimde İsmail ve İshakı ihsan buyurdu, şüphe yok ki rabbım her halde duayı işitiyor Muhammed Esed "En içten övgüler, kocamış halimle bana İsmail ile İshak'ı armağan eden Allah'a özgüdür! Duaları, yakarışları işiten elbette benim Rabbimdir Mustafa İslamoğlu "Her tür övgü ve sena, yaşlılığıma rağmen bana İsmail ve İshak'ı bahşeden Allah'a aittir. Gerçekten de benim Rabbim duaları işitendir Seyyid Kutub Hayli ilerlemiş yaşıma rağmen, İsmail ile İshak'ı bana evlât olarak bağışlayan Allah'a hamdolsun. Hiç şüphesiz benim Rabbim duaları işitip kabul edendir. Süleyman Ateş "İhtiyarlık çağımda bana İsmâ'il ve İshak'ı lutfeden Allah'a hamdolsun. Şüphesiz Rabbim du'âyı işitenkabul buyurandır." Süleymaniye Vakfı Her şeyi güzel yapmak, kocamış olmama rağmen bana İsmail ile İshak’ı veren Allah’a mahsustur. Rabbim duaları elbette işitir. Tefhim-ul Kuran Hamd, Allah'a aittir ki, O, bana ihtiyarlığa rağmen İsmail'i ve İshak'ı armağan etti. Şüphesiz benim Rabbim, gerçekten duayı işitendir.» Yaşar Nuri Öztürk "İhtiyar yaşımda bana, İsmail ve İshak'ı bağışlayan Allah'a hamt olsun! Benim Rabbim, duayı gerçekten çok iyi duyar." 14-İBRÂHÎM 40. Ayet رَبِّ اجْعَلْنِي مُقِيمَ الصَّلاَةِ وَمِن ذُرِّيَّتِي رَبَّنَا وَتَقَبَّلْ دُعَاء Rabbic’alnî mukîmes salâti ve min zurriyyetî rabbenâ ve tekabbel duâi. Bayraktar Bayraklı “Ey Rabbim! Beni, soyumdan gelenleri, namazı devamlı kılanlardan eyle! Ey Rabbimiz! Duamı kabul et!” Cemal Külünkoğlu “Ey Rabbim! Beni ve soyumdan gelenleri de namazı devamlı ve gereği gibi kılanlardan eyle! Ey Rabbimiz! Duamı kabul eyle!” Diyanet İşleri eski 'Rabbim! Beni ve çocuklarımı namaz kılanlardan eyle. Rabbimiz! Duamı kabul buyur.' Diyanet Vakfi Ey Rabbim! Beni ve soyumdan gelecekleri namazı devamlı kılanlardan eyle; ey Rabbimiz! Duamı kabul et!» Edip Yüksel “Efendim, beni namazı gözeten biri kıl, çocuklarımı da… Efendimiz dualarımı kabul et.” Elmalılı Hamdi Yazır Rabbım! Beni namaza müdavim kıl, zürriyyetimden de, yarabbenâ! hem duâmı kabul buyur Muhammed Esed O halde Ey Rabbim, beni ve soyumdan gelen insanları salatta devamlı ve duyarlı kıl! "Ve, ey Rabbimiz, bu duamı kabul buyur Mustafa İslamoğlu Öyleyse ey Rabbim! Beni ve neslimden gelenleri ibadet ve kulluğun hakkını verenlerden kıl; ve duamı kabul buyur ey Rabbimiz! Seyyid Kutub Ey Rabbim, beni ve soyumdan gelenlerin bir bölümünü namaz kılanlardan eyle. Ey Rabbimiz, duamı kabul eyle. Süleyman Ateş "Rabbim, beni ve zürriyetimden bir kısmını namazı kılan yap; Rabbimiz, du'âmı kabul buyur!" Süleymaniye Vakfı Rabbim! Beni namazı tam kılanlardan eyle. Soyumdan gelenleri de. Rabbimiz! Duamı kabul eyle. Tefhim-ul Kuran Rabbim, beni namazında sürekli olan kıl, soyumdan olanları da. Rabbimiz, duamı kabul buyur.» Yaşar Nuri Öztürk "Rabbim! Beni, namazı özenle yerine getiren bir insan yap. Soyumdan bir kısmını da. Rabbimiz, duamı kabul et!" 14-İBRÂHÎM 41. Ayet رَبَّنَا اغْفِرْ لِي وَلِوَالِدَيَّ وَلِلْمُؤْمِنِينَ يَوْمَ يَقُومُ الْحِسَابُ Rabbenâgfirlî ve li vâlideyye ve lil mu’minîne yevme yekûmul hisâbhisâbu. Bayraktar Bayraklı “Ey Rabbimiz! Hesabın görüleceği gün beni, anamı, babamı ve bütün müminleri bağışla!” Cemal Külünkoğlu “Ey Rabbimiz! Amellerin hesaplanacağı gün beni, anamı, babamı ve müminleri bağışla!” Diyanet İşleri eski 'Rabbimiz! Hesap görülecek günde, beni, anamı babamı ve inananları bağışla.' Diyanet Vakfi Ey Rabbimiz! Amellerin hesap olunacağı gün beni, ana babamı ve müminleri bağışla!» Edip Yüksel “Efendimiz, hesabın görüleceği gün, beni, anamı, babamı ve gerçeği onaylayanları bağışla.” Elmalılı Hamdi Yazır Ya rabbanâ! mağrifet buyur bana ve anama babama ve bütün mü'minlere, hisab başa dikileceği gün Muhammed Esed Rabbimiz! Hesabın görüleceği Gün, beni, anamı babamı ve bütün müminleri bağışla!" Mustafa İslamoğlu "Rabbimiz! Beni, ebeveynimi ve tüm inananları hesapların verileceği gün affet!" Seyyid Kutub Ey Rabbimiz, hesaba durulacağı günde beni, ana babamı ve tüm mü'minleri affeyle.» Süleyman Ateş "Rabbimiz, hesabın görüleceği gün, beni, anamı babamı ve mü'minleri bağışla!" Süleymaniye Vakfı Rabbimiz! Hesap görüleceği gün beni, anamı, babamı ve bütün inanıp güvenenleri bağışla.” Tefhim-ul Kuran Rabbimiz, hesabın yapılacağı gün, beni, anne babamı ve mü'minleri bağışla.» Yaşar Nuri Öztürk "Rabbimiz, hesabın ortaya geleceği gün; beni, anne babamı ve inananları affet!" 14-İBRÂHÎM 42. Ayet وَلاَ تَحْسَبَنَّ اللّهَ غَافِلاً عَمَّا يَعْمَلُ الظَّالِمُونَ إِنَّمَا يُؤَخِّرُهُمْ لِيَوْمٍ تَشْخَصُ فِيهِ الأَبْصَارُ Ve lâ tahsebennallâhe gâfilen ammâ ya’meluz zâlimûnzâlimûne, innemâ yuahhıruhum li yevmin teşhasu fîhil ebsârebsâru. Bayraktar Bayraklı Sakın, Allah'ı zâlimlerin yaptıklarından habersiz sanma! Sadece Allah onları, korkudan gözlerin dışarı fırlayacağı bir güne erteliyor. Cemal Külünkoğlu Ey Resul! Allah'ı, zalimlerin yapmakta olduklarından sakın habersiz sanma! O sadece, onlarla hesaplaşmayı, korkudan gözlerin dışarı fırlayacağı bir güne erteliyor. Diyanet İşleri eski Sakın Allah'ı, zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma; gözlerin dışarı fırlayacağı bir güne kadar onları ertelemektedir. Diyanet Vakfi Resûlüm! Sakın, Allah'ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma! Ancak, Allah onları cezalandırmayı, korkudan gözlerin dışarı fırlayacağı bir güne erteliyor. Edip Yüksel Zalimlerin yapmakta olduklarından ALLAH’ı habersiz sanma. Onları sadece, gözlerin dehşetten donup kalacağı güne kadar ertelemektedir. Elmalılı Hamdi Yazır Bunları an ve sakın Allahı zalimlerin yaptıklarından gafil sanma, onları o, ancak öyle bir güne te'hır eder ki o gün gözler belerir Muhammed Esed Sakın, Allah'ı zalimlerin edip eylediği şeylerden habersiz sanma; O sadece, onlara, gözlerin dehşetle bakakalacağı Gün'e kadar zaman tanımaktadır. Mustafa İslamoğlu Sen, zalimlerin yaptıklarından Allah'ı habersiz sanmayasın. Ne var ki O onları, sadece gözlerin yuvalarından fırlayıp bir noktada donakaldığı bir güne ertelemektedir. Seyyid Kutub Sakın, Allah'ı, zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma. Yalnız onlarla hesaplaşmayı gözlerin şaşkınlıktan donakalacağı bir güne erteliyor. Süleyman Ateş Zâlimlerin yaptığından Allâh'ı gâfil sanma, O, sadece onları, gözlerin dehşetten donup kalacağı bir güne ertelemektedir. Süleymaniye Vakfı Sakın Allah’ı, yanlışlar içinde olanların yaptıklarından habersiz sanma. Onları sadece gözlerin dona kalacağı güne kadar erteliyor. Tefhim-ul Kuran Ey Muhammed, Allah'ı sakın zulmedenlerin yapmakta olduklarından habersiz sanma, onları yalnızca gözlerin dehşetle belireceği bir güne ertelemektedir. Yaşar Nuri Öztürk Sakın, Allah'ı, zalimlerin yapmakta olduğundan habersiz sanma. O, onları, gözlerin korkudan donup kalacağı bir güne erteliyor, hepsi bu... 14-İBRÂHÎM 43. Ayet مُهْطِعِينَ مُقْنِعِي رُءُوسِهِمْ لاَ يَرْتَدُّ إِلَيْهِمْ طَرْفُهُمْ وَأَفْئِدَتُهُمْ هَوَاء Muhtıîne mukniî ruûsihim lâ yerteddu ileyhim tarfuhum, ve ef’idetuhum hevâun. Bayraktar Bayraklı O gün başlarını dikerek koşarlar; bakışları kendilerine dönmez. Yüreklerinin içi de bomboştur. Cemal Külünkoğlu O gün onlar havaya dikilmiş başları ve hiçbir tarafa bakamayan gözleri ile duyarlıktan yoksun bir şekilde çağrıldıkları tarafa doğru koşarlar. Diyanet İşleri eski O gün başları kalkmış, gözleri kendilerine dönemeyecek şekilde sabit kalmış, gönülleri bomboş halde koşup duracaklardır. Diyanet Vakfi Zihinleri bomboş olarak kendilerine bile dönüp bakamaz durumda, gözleri göğe dikilmiş bir vaziyette koşarlar. Edip Yüksel Başları boyunları üstüne kaskatı dikilmiş, göz kapakları kıpırdamaksızın korkudan dolayı zihinleri bomboş bir halde koşuşurlar. Elmalılı Hamdi Yazır Başlarını dikerek koşarlar, nazarları kendilerine dönmez, ve yüreklerinin içi bom boş hevâ kesilmiştir Muhammed Esed O Gün onlar, başları bir medet ararcasına yukarı kalkık, bakışları kendi hallerini göremeyecek kadar çarpılmış, ve kalpleri bomboş, oradan oraya koşuşup dururlar. Mustafa İslamoğlu O gün onlar arkaya kaykılmış başları, yuvalarına bir türlü dönmeyen fırlamış bakışları ve tamtakır yürekleriyle panik içinde seğirtip dururlar. Seyyid Kutub O gün onlar havaya dikilmiş başları ile, hiçbir tarafa bakamayan donuk gözleri ile duyarlıktan yoksun, bomboş gönülleri ile hızlı hızlı koşarlar. Süleyman Ateş O gün başlarını dikerek koşarlar, bakışları kendilerine dönmez, öyle donup kalmıştır sanki. Yüreklerinin içi de bomboş havadır. Şaşkınlıktan, kafalarında düşünce adına bir şey kalmamıştır. Süleymaniye Vakfı O gün kafaları ikna edilmiş, gözleri kırpılmaz halde ve gönülleri arayış içinde boyun eğmiş olurlar. Tefhim-ul Kuran Başlarını dikerek koşarlar, gözleri kendilerine dönüp çevrilmez. Kalbleri de sanki bomboştur. Yaşar Nuri Öztürk Başlarını dikerek koşuşurlar. Bakışları kendilerine dönmez. Yürekleri tamamen boşalmıştır. 14-İBRÂHÎM 44. Ayet وَأَنذِرِ النَّاسَ يَوْمَ يَأْتِيهِمُ الْعَذَابُ فَيَقُولُ الَّذِينَ ظَلَمُواْ رَبَّنَا أَخِّرْنَا إِلَى أَجَلٍ قَرِيبٍ نُّجِبْ دَعْوَتَكَ وَنَتَّبِعِ الرُّسُلَ أَوَلَمْ تَكُونُواْ أَقْسَمْتُم مِّن قَبْلُ مَا لَكُم مِّن زَوَالٍ Ve enzirin nâse yevme ye’tîhimul azâbu fe yekûlullezîne zalemû rabbenâ ahhırnâ ilâ ecelin karîbin nucib da’veteke ve nettebiir rusule, e ve lem tekûnû aksemtum min kablu mâ lekum min zevâlzevâlin. Bayraktar Bayraklı Kendilerine azabın geleceği güne karşı insanları uyar ki, zâlimler, “Ey Rabbimiz!” derler, “Bizi yakın bir süreye kadar ertele de senin çağrına uyalım, peygamberlere tâbi olalım!” Peki önceden, sizin için son olmadığına yemin etmemiş miydiniz? Cemal Külünkoğlu Bunun içindir ki, insanları, azabın başlarına geleceği gün için uyar! O gün, zulmedenler “Ey Rabbimiz! Bize kısa bir süre daha ver ki senin çağrına icabet edelim, peygamberlere uyup arkalarından gidelim” diyecekler. Onlara şöyle denilecek “Daha önce siz, sonunuzun gelmeyeceğine yemin etmemiş miydiniz?” Diyanet İşleri eski 44-45 İnsanları, kendilerine azabın geleceği gün ile uyar. Haksızlık edenler 'Rabbimiz! Bizi yakın bir süreye kadar ertele de çağrına gelelim, peygamberlere uyalım' derler. Siz daha önce, sonunuzun gelmeyeceğine yemin etmemiş miydiniz! Üstelik kendilerine yazık edenlerin yerlerinde oturdunuz. Onlara, yaptıklarımız da sizlere açıklanmıştı. Size misaller de vermiştik. Diyanet Vakfi Kendilerine azabın geleceği, bu yüzden zalimlerin Ey Rabbimiz! Yakın bir müddete kadar bize süre ver de senin davetine uyalım ve peygamberlere tâbi olalım» diyecekleri gün hakkında insanları uyar. Onlara denilir ki Daha önce, sizin için bir zevâl olmadığına, yemin etmemiş miydiniz?» Edip Yüksel Halkı, azabın kendilerine geleceği gün konusunda uyar. Zalimler, “Efendimiz bizi yakın bir süreye kadar ertele de senin çağrına katılalım ve elçilere uyalım“ diyecekler. Oysa daha önce siz, sonunuzun gelmeyeceğine yemin etmemiş miydiniz? Elmalılı Hamdi Yazır Hem inzâr ile haber ver insanlara o azâbın geleceği günü, o vakıt diyecek ki o zulmedenler yarabbenâ! Bizi yakın bir ecele te'hır buyur, da'vetine icabet edelim ve Peygamberlerin izince gidelim, hani ya bundan evvel yemin etmiş değil miydiniz Sizin için zeval yoktu ya? Muhammed Esed Bunun içindir ki, insanları, azabın başlarına geleceği Gün için uyar; o Gün ki, zulmedenler "Ey Rabbimiz!" derler, "Bize kısa bir süre daha ver ki Senin çağrına icabet edelim; Senin elçilerine uyup peşlerinden gidelim!" Fakat Allah da onlara "Siz bir vakitler kıyamet gibi, ceza gibi bir şeyin sizin için sözkonusu olmadığına yemin edip durmuyor muydunuz?" diye karşılık verecektir. Mustafa İslamoğlu Bu yüzden, başlarına azabın geleceği gün için insanları uyar. Zalimler o gün diyecekler ki "Rabbimiz! Bize kısa bir süre daha tanı da, senin çağrına katılalım ve elçilere tabi olalım!" Onlara denilecek ki "Ne oldu? Daha önceki hayatta, sizin için herhangi bir tükenişin olamayacağına yemin edip durmuyor muydunuz? Seyyid Kutub İnsanları, azapla yüzyüze gelecekleri gün konusunda uyar. O gün zalimler Ey Rabbimiz, bizimle hesaplaşmayı yakın bir sürenin sonuna ertele de senin çağrına olumlu cevap verip, peygamberlere uyalım» derler. Peki, vaktiyle sürekli yaşayacağınıza, hiç ölmeyeceğinize yemin edenler sizler değil miydiniz?» Süleyman Ateş İnsanları, kendilerine azâbın geleceği şu güne karşı uyar ki, zâlimler "Rabbimiz, derler, bizi yakın bir süreye kadar ertele de senin çağrına gelelim, elçilere uyalım!" "Peki, önceden sizin için hiç zeval olmadığına sürekli yaşayacağınıza yemin etmemiş miydiniz?" Süleymaniye Vakfı Sen insanları, o azabın geleceği günle ilgili olarak uyar. Yanlışlar içinde olan o kimseler, şöyle diyeceklerdir “Rabbimiz! Kısa bir süreliğine bizi geri gönder de çağrına olumlu karşılık verelim ve elçilere uyalım.” Onlara denir ki “Bizim düzenimiz bozulmaz diye daha önce yemin edenler siz değil miydiniz?” Tefhim-ul Kuran Azabın kendilerine geleceği gün ile insanları uyarıp korkut ki, o gün zulmedenler, şöyle diyecekler Bizi yakın bir süreye kadar ertele ki, Senin çağrına cevap verelim ve peygamberlere uyalım.» Oysa daha önce, kendiniz için hiç zeval yoktur diye and içenler sizler değil miydiniz? Yaşar Nuri Öztürk İnsanları, azabın kendilerine ulaşacağı gün konusunda uyar. O gün, zalimler şöyle derler "Ey Rabbimiz! Bizi yakın bir süreye kadar geri bırak da çağrına cevap verip resullere uyalım." Daha önce siz, kendiniz için çöküş ve bitiş yoktur diye yemin etmediniz mi?
surely man is sinful unthankful! Gerçek şu ki insan pek zalimdir pek nankördür! surely man is sinful unthankful! haksızlık edendir çok nankördür! surely man is sinful unthankful! surely man is sinful unthankful! zalimdir küfrü pek boldur onun! surely man is sinful unthankful! surely man is sinful unthankful! gerçekten çok zalim çok nankördür! surely man is sinful unthankful!Öyle ki Allahın size verdiği nimetleri birer birer saymaya kalkarsanız mümkün değil onları is ever forgiving and most Allahın nimetini saymaya kalkışırsanız onu sayıp-bitirmeye güç nimetlerini saymaya kalkarsanız onların sonunu Allahın nimetlerini birer birer saymaya kalksanız mümkün değil sayamazsınız. Sonuçlar 24, Zaman Urdu -اگر تم اللہ کی نعمتوں کو شمار کرنا
allahın nimetlerini saymaya kalksanız sayamazsınız