JohnMaynard Keynes 4 Ağustos 1925 tarihinde Rus balerin Lydia Lopokova ile evlendi. Çocukları olmadı. 1924 yılında Cambridge Üniversitesini oluşturan 31 kolejden birisi olan Kral Koleji'ne (King's College) muhasebe müdürü olmuştu ve aynı zamanda da
Árakés vélemények egy helyen!John Maynard Keynes (1883-1946) angol közgazdász, a XX. század legnagyobb hatású gazdasági gondolkodója. Az etoni középiskolás évek után Cambridge-ben tanul közgazdaságtant, matematikát és filozófiát. Lenyűgöző intellektusa, színes egyénisége már korán érvényesül, a korabeli angol szellemi életben jelentős, írókból és
Dünyadakendine cennet rahatlığını temin uğraşı verenler o rahatlığın bedelini ödemeğe dünden razıdır. İnsanlarla her türlü münasebetini dünyanın bir zindan olduğu kanaatıyla düzenleyenler hakir gördüklerinden medet ummayacaktır. İsmet Özel, 23 Şevval 1442 (4 Haziran 2021) İkaz: Her hakkı mahfuzdur. Bu sebeple
Bunların içinde en etkili olanı İngilizler'in ünlü iktisatçısı John Maynard Keynes (1883-1946) idi. John Maynard Keynes 1883 yılında doğmuş 1946 yılında, Avrupa yaşam ortalamasına göre erken sayılabilecek 63 yaşında kan pıhtısının kalp damarını tıkaması sonucunda ölmüştü. J.M.Keynes'e 1940 yılında Baron
Aboneolmayı unutmayın: https://t.ly/M9OOSeslendiren: Muhammed MünzeviJOHN MAYNARD KEYNES'TEN NEFRETİMİN YİRMİ SEBEBİ8.Annelik edatını kilim altına
BÜYÜK İngiliz iktisatçı John Maynard Keynes, geleceğe yönelik tahminler konusunda sıkıntılarını gizlemeyen bir insandı. Özellikle ‘Kısa vade’, ‘Orta vade’ ve ‘Uzun vade
2GvUU. Sefa KAPLANOluşturulma Tarihi Ocak 29, 2006 0000Askerdeyken, arkadaşı Ataol Behramoğlu’nu tanıyan Orhan adlı bir çocuk, bir şiir getirir bir gün İsmet Özel’e. O sırada kendisi de askerde olan Behramoğlu’nun, arkadaşına moral vermek için yazdığı bir şiirdir bu. İsmet Özel, mukabil bir şiirle karşılamak ister arkadaşının bu jestini. Ne var ki, askerlikte ’zaman’ diye temel bir sorun vardır. Düşünür ve bulur gidip üç dişini birden çektirir. Bu, üç günlük koğuş izni demektir. Ancak, üç gün yetmez başladığı şiiri bitirmesine. Üçüncü günün sonunda, tekrar revire gidip iki dişini daha çektirir. Önceki üç dişte aranırsa biraz sorun bulunabilir belki ama son iki diş sapasağlamdır. İki dişin sağladığı iki gün yeter şiiri bitirmesine. İsmet Özel şiirine áşiná olanların zihnine kazınan "Yıkılma Sakın" adı şiirdir bu. İsmet Özel, sadece dişlerinden değil, daha pek çok şeyden vazgeçebilecek kadar ciddiye alıyor şiiri. Belki de bunun için günümüz Türk şiirinin en güçlü sesi denildiğinde, aklıma tereddütsüz gelen ilk isim o. Geçtiğimiz günlerde, Özel’in, "Son şiir kitabım" dediği "Of Not Being A Jew / Yahudi Olmamak Üzerine" adlı kitabı Şûle Yayınları tarafından yayımlandı. Kitaba adını veren şiirin bir bölümü, bundan tam yirmi yıl önce Adam Sanat Dergisi’nde neşredildiğinde hiç de hafif sayılmayacak bir gürültü kopmuştu edebiyat çevrelerinde. "John Maynard Keynes’ten Nefretimin Yirmi Sebebi" başlıklı şiiri okuduğunuzda ise, İsmet Özel’le aynı yıllarda yaşamış olmanın hem gururunu hem de sorumluluğunu hissediyorsunuz ister istemez. Beylerbeyi’nde, fena halde yağmurlu bir akşam üzeri, İsmet Özel’le, Yahudilikten, yaşlanmaktan, aşktan, ölümden ve dostluklardan söz ettik62 yaşındasınız, çok yaşamak iyi bir şey mi bir şair için?- Şairden şaire fark var. Benim bildiğim ileri yaşlarında hálá dişe dokunur şeyler yazan az şair var. Bunlardan biri Ezra Pound. Ben ömrünü şiire bağlamış birisiyim ve dünyanın háli şiir yazma sürecinde bana imkán yaşa nasıl bağlıyorsunuz?- Gençlik, en azından fizyonomik olarak, yapabilme dönemi. Dolayısıyla şiir eğer ciddi bir atak ya da ciddi bir atılım anlamı taşıyacaksa, gençlikle bu tavır denk düşüyor. Hayatlarını bilhassa bu şartların mahkumiyetini kırmaya vakfetmiş insanlar, şiirin vaat ettiği şeyler bakımından yaşlanmaktan kötü veya olumsuz etkilenmiyorlar. Ben o insanlardan biriyim. "Yapılacak şeyler artık bizden geçti" cümlesiyle özetlenen duruma barışık mısınız? Öyle mi algılamalıyız bu söylediğinizi?- Hayır, tam tersine, yaşlanmış olmaktan fevkalade rahatsızım. Zaten onun için yaşlanmaya teslim olmayacağım diyorum ya...Ölüm korkusu ile ilgisi var mı bunun?- Ölüm benim gençlik şiirlerimden beri temas etmekten hiç geri durmadığım bir metafor. Sadece metafor değil elbette. Ben aynı zamanda, yıllardan beri Heidegger’in bir sözünü benimseyerek tekrar etmekten hoşlanırım. "Sadece insanlar ölür, diğerleri telef olur." Ölme işi, insan olmakla kopmaz bağlara sahip. Ölmenin hakkını verebilmemiz, ölümün altından kalkabilmemiz lazım. Şiiri kullanarak telef olmaktan kurtulmak bütün şiirleri aşk şiirleri olarak okumak mümkün Yıllardır tersini belki de anlayamamışlardır İsmet Özel şiirini. Mesele şu Her iyi şair gibi kadınlarla sorunlarınız var. Daha ilk şiirinizden başlıyor bu. Nedir kadınlarla probleminiz?- Ben bunu bir mülakatımda söylemiştim. Kadınların beni sevgili olarak seçmemiş olmaları, rahatsız edici bir şey. Bütün kadınların öyle mi?- Elbette. Ama türkünün dediği gibi, "Şeftalinin irisi / Geçti kızlar sürüsü / Sürüsünden fayda yok / Yaktı beni birisi." Tabii ki sürüsünden fayda yok ama o "birisi" nerede?62 yılda herhalde birkaç tane "birisi" olmuştur?- İnsan, ömrü boyunca bir muhatap arar. Üstelik, insanlar arasında bunu bulamayacağını bile bile yapar. Ama bu arayıştan vazgeçmesi mümkün değildir. Aranan muhatabın ideali de sevgilidir. İnsan söyleyecek sözünü, sevgilisine söylemek ister. Şairlerin bu türden insani endişelerin en yoğun bulunduğu alanda yer aldıklarını bilmemiz aradığınızı söylüyorsunuz ama aşkla veya kadınlarla ilgili olarak kullandığınız kavramlar genellikle savaş kavramları. Muhatap bulamamaktan kaynaklanan bir öfke mi yoksa bu?- Sevişmek ve savaşmak kelimesi niye bu kadar birbirine benziyor? Biz belki de ulaşmak istediğimiz nokta dolayısıyla hem sevişir, hem savaşırız. Şiirde de söylediğiniz gibi "özlenen bir pişmanlık" mı sadece aşk? Aşka ayırdığınız zamanlara hayıflanıyor musunuz?- "Özlenen bir pişmanlık diye tarif ederler aşkı sorarsan." Benim mısram bu. Önce aşkın ne olduğunu sormamız lazım, soruyor muyuz bunu kendimize?O zaman soralım, nedir aşk?- Pişmanlık dediğimiz şey, keşke olmasaydı dediğimiz şey mi, yoksa ah keşke olsaydı dediğimiz şey mi acaba? Bu paradoksun insanlara bir şey öğretmesi lazım. Kaybeden kazanıyor ancak."Savaş Bitti", nefis bir aşk şiiri. Şiirin finali de bunun somut göstergesi zaten "Artık fitil odam boş / Savaş bitti, koynum boş." Bütün mesele bu mu hakikaten, insanın koynunun boş veya dolu olması mı?- Değil mi yani? Bunu sembolik anlamda alabilirsiniz ama insanın koynunun boş veya dolu olması hayatımızın DİKKATE DEĞER MİLLETKitaplarınızdan bilebildiğim kadarıyla, Yahudilerle herhangi bir sorununuz yok Bilakis, çok iyi anlaştığım Yahudiler var. Şunu düşünün ki, iki bin yıl bir davayı yürütmüş olan bir milletle karşı karşıyasınız. Böyle bir millet dikkate değer bir şey."Yahudi Olmamak Üzerine" takdir duygularıyla konulmuş bir isim yani...- Kuşkusuz Yahudiler hem dinlerine, hem milliyetlerine sahip çıkmak suretiyle dünyaya çok büyük bir katkıda bulunmuşlardır. Ama benim kitabıma adını veren şiir, bir tür yakınmadır da. Bizim Türk olarak Yahudilerin performansına ne kadar uzak kaldığımızın yakınmasıdır. Ayrıca, Yahudi olup olmamak, yaşadığımız dünyayı anlayıp kavramak açısından da önem BİLİNDİBariz olarak dillendirilmedi ama ben yazdıklarım dolayısıyla yön tayin edici olan birisiyim. Yazdıklarımın bazı çevrelerde satır satır, kelime kelime okunduğunu gayet iyi biliyorum. Bu toplum Ömer Seyfettin’in veya Mehmet Ákif’in kıymetini bilmedi ama İsmet Özel’in kıymetini yaşıma kadar her gün intiharı düşündüm, kırktan sonra değmez dedimGaliba ilk kez "intihara ayrılmış zamanlar"dan söz ediyorsunuz. İntiharı hiç düşündünüz mü?- 40 yaşıma kadar hep intiharı düşündüm, ama 40 yaşımdan itibaren insanların intihar etmeye değmeyeceklerini düşünmeye başladım. Bana göre intihar, geride kalanlara yönelik ağır bir suçlamadır. Bu mesajı verebileceğin tıynette insan olmadığını düşününce de intihar tür nihilizm değil mi bu?- Tam tersine, değer yüklediğin şey bunlar değil. Allah’tan başka hiçbir şeye değer vermemek var bunun yaşına kadar ne vardı peki?- Aynı şey. Bir çıkış sağlayacağını umduğun bir insanla, bir imkánla karşılaşacağını düşündüğün için her gün erteliyorsun intiharını. Daha sonra da, bu çıkışı insanlardan beklemenin saçmalığını kavrayıp yine intihar etmiyorsun.
My feelings about Das Kapital are the same as my feeling about Koran. …How could either of these books carry fire and sword round half the world?John Maynard KeynesBy a coincidence he was born in 1883, in the very year that Karl Marx died. Butthe two economists, who thus touched each other in time, although each was toexert the profoundest influence on the philosophy of the capitalist system,could hardly have differed from each other more. Marx was bitter, at bay, heavyand disappointed; as we know, he was the draftsman of Capitalism Doomed. Keynesloved life and sailed through it buoyant, at ease, and consummately successful,to become architect of Capitalism L. Heilbroner… he shows you how far a man can go who has absolutely no intelligence réalité économique est une réalité psychique ou plus exactement une réalitéde MarjolinPolicy can be non-Keynesian’ without being monetarist’; and it can beKeynesian’ without being Skidelsky………………………………………….il y a des millions de sourds les dents serréesil y a le sang qui commence a peine à couleril y a la haine et c’est assez pour EmmanuelHate is not the opposite of love; apathy dünya gözüyle bir daha görmek! Bunu da nereden çıkardın?İçimde boşuna arama bulamazsın böyle bir isteğin kırıntısınıBilmez idiysen öğren duymadıysa iyi açılsın kulağınDünyadaki gözüme çarpmadın sen şimdiye dekBaktın. Nasıl bakmayı optik okumakla öğrenmedinseYaşadın. Hiçbir zaman vesikaya bindirmedin yaşamayıKurduğun vaki değil polislerle bir ahbap çavuş ilişkisiDudaklarında bir gülümseme yaklaşmadın banka personelineKaç litre süt sağdıysanSattığının hepsi o kadardıEn beğendikleri pilavda kullanıldıSenin ayıkladığın pirinçAlış verişe çıktığın günlerHaddini bildi çarşılarEsnafı kendine getiren senin suallerindiSen arşınlıyorken bambaşkaydı kaldırımÜstünkörü geçmedi seninle geçirdiğimiz hiçbir saatLopsa loptu tartaklanan okşanan rafadansa ibretle dikeceksin gözü ki ruh doğranıp eksilmesinBiri sıkıysa çıksın da seyrettiğimi söylesin aval aval olan biteniMeselâ sen beraberliğimiz boyunca kaval dinlediğime tanıklık edebilir misinAh sen yanımda yokken bak bakalım tuz yalamışa benziyor mu dilimYüz veririm sanılmasın keşiş yalnızlığının tafralarınaYoktur seyislerin bilgiç edalarında hevesimNe yazıklanma duyuldu benden fokstrot günlerine yetişemediğimeNe de bir an olsun vaktimi mamboya itirazla geçirdimSpekülasyon henüz arsa üzerindendiAkideydi inanca müteallik bir şeydi şekerHavraydıSinagog denilmezdiEtiyopya oldu çıktı Habeşistan olarak bildiğimiz yerHayır seni asla bunların hepsi telefat dünya gözüyleBir kez bile görmek istemiyorum acıdım ömrümceNeler vermezdim seni görmek için gibisinden cümle kuranların halineUğruna dağları delmem ummana dalmam atmam ateşe naçiz bedenimiKovalamam peşini davet etse bile eteklerinHepsi yerin dibine geçsin daüssıla, malihulya, nostalgiaSen nasıl olsa tıpkı hep olduğu gibi defalarcaGörüneceksin ahret gözümeAhret gözüm ağır gözüm bilerek geçirmeyen hazzı kantardanAzabı bilerek tartmayan yeğni gözüm ahret gözüm miskalleZarfıma makineyle 1944 üncü dünya garnizonu İS yazılmışİsmet değil İsa da değil İsa’dan sonraZırt pırt ikaz edilmişim ayak uydurmam konusundaKoca tugay uygun adım atan cilveperest mangalarınGündem tayini için inhisarına bırakıldıysaBileğimi fırsat buldukça tükürükleyipŞaklatmam mı kimin ağzında düdük varsaUyluk kemiğimi bu sebepten kırdılarBen de diz çökmedim bahane bu yaSeni dünya gözüyle bir kez daha görmek isteyenBiri varsa buna şiir şahittir ben değilim. [İSMET ÖZEL] [ adresinden alıntı...]
john maynard keynes ismet özel